Yüzyıllardır kan ve gözyaşının durmadığı
Orta Doğu, maalesef, IŞİD denilen virüsle bir kez daha aynı acıları yaşayacak
gibi...
Kuruluş
tarihi çok da eski olmayan, kendilerine İslami referansları baz alan, IŞİD’in de aralarında bulunduğu terör
örgütlerinin temeli, Afganistan’ın 1979’da Sovyet Rusya tarafından işgal
edilmesiyle atılmıştır.
SSCB-Afgan Savaşı, (24 Aralık 1979-15
Şubat 1989) Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki Marksist idarenin daveti
üzerine Afganistan'a girerek, İslam mücahitlerine karşı savaştığı ve 9 yıl
süren bir savaştır. O dönem, Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan Afgan mücahitlerine, ABD başta olmak üzere, Suudi Arabistan ve Pakistan gibi bazı ülkeler
de yardım etmişlerdi.
Kızıl Ordu’nun Afganistan’dan
çekilmesinden sonra, Necibullah yönetimi de mücahitlere karşı savaşı kaybetti. 1994
yılında Amerikan İstihbarat Teşkilâtı (CIA)’nın bilgisi dâhilinde, Kandahar’da
Diyobend Medresesi’ne bağlı Molla Muhammed Ömer etrafında toplanan öğrencilerden
oluşan, “Taliban”
ismiyle anılan, yeni bir örgüt kuruldu. Pakistan’ın da desteklediği Taliban
kuvvetleri, kısa bir sürede, Afganistan’da
kontrolü ele geçirdi.
El Kaide, 1988 yılında Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği birlikleri ile savaşmak amacıyla, soğuk savaş döneminde,
SSCB'nin Afganistan'ı işgal edebileceği düşüncesi üzerine kurulmuştur. El Kaide,
hücre sistemlerinden oluşmaktadır ve dünyanın
birçok ülkesine yayılmış durumdadır. El Kaide, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki
ikiz kulelere düzenlenen ve dünyanın en büyük saldırı eylemi olarak tarihe geçen
saldırıları üstlenmiş ama eylemi El Kaide’nin planladığı veya gerçekleştirdiği
somut bir şekilde ortaya çıkarılamamıştır.
IŞİD, ABD işgaline direnmek amacıyla 2004
yılında “Tevhid ve Cihad” adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından Irak’ta kuruldu. İlk
etkili eylemini 2013 Nisan’ında Suriye’de gerçekleştirdi. Daha çok Irak ve
Suriye’de faaliyet gösteren, El Kaide çıkışlı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Selefi
ideolojiye sahip, silahlı bir örgüttür. Suudi Arabistan, IŞİD’in en büyük
finansörlerindendir.
Ve 11
Haziran 2014 günü, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Irak’ın ikinci büyük şehri
Musul’u ele geçirdi. Musul’un kontrolünü eline geçiren IŞİD, Türkiye’nin Musul
Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ile birlikte konsoloslukta görevli toplam 49 kişiyi rehin
aldı. Musul’daki bir termik santrale mazot götüren 28 Türk şoförünü ile
birlikte rehin alınanların sayısının 80’e ulaştığı bildirildi. (Tır şoförlerinin
daha sonra serbest bırakıldığı iddia edildi. http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/06/12/turk-soforleri-serbest
)
Musul'u
almak bu kadar kolay mıydı? Musul'u IŞİD'e teslim eden Maliki, Barzani ve
Türkiye'yi köşeye sıkıştırmayı hedefleniyor olabilir? Maliki'nin arkasındaki
güç bölgenin fitne merkezi olan İran'dır. İran'ın akıl babası ise dünyanın
fitne merkezi İngiltere'dir.
IŞİD'in
Musul Başkonsolosluğumuza saldırarak, kadın ve çocukları rehine alması, Türkiye'ye
açıktan savaş ilanı olmakla birlikte, asıl hedef pazarlık yapmaktır. Bölgenin
en güçlü ülkesi Türkiye ile pazarlık, IŞİD için kazanılmış büyük bir
prestijdir. Ve sonuçta bu pazarlık ile dünya gündemine bir kez daha oturdular.
IŞİD’in
kontrolünü ele geçirdiği Musul’a Saddam Hüseyin döneminde Devrim Muhafızı
komutanlarından olan Albay Haşim Cammas’ı “vali” olarak ataması, bölgedeki Sünni
Arap aşiretlerinin de IŞİD’e katıldığı ve destek verdiğini göstermektedir.
Nitekim Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in
kızı Raghat Hüseyin,
"Irak'ta kazanılan zaferler beni çok mutlu ediyor… İzzet amcanın
(Saddam'ın sağ kolu İzzet İbrahim el Duri) birliklerinin de isyancılara
katılmış olması çok güzel bir gelişme" ifadesi, IŞİD-BAAS ittifakının bir
başka göstergesidir.
Orta Doğu’yu
yeniden kan gölüne çevirmek isteyen IŞİD’i değerlendirirken:
Türkiye'yi
Suriye'deki şiddet sarmalına çekemeyen uluslararası derin-kapitalist güçler, bu
kez Irak-Musul üzerinden geliyorlar.
İngiltere’nin yüzyıllardan beri adım adım
uygulamaya koyduğu Doğu (Şark) politikası unutulmamalıdır.
Emperyalist
ülkelerin (ABD, AB ülkeleri, Rusya ve Çin dâhil) Orta Doğu’daki enerji
politikaları göz önünde bulundurulmalıdır.
İsrail’e
karşı güçlü bir Orta Doğu veya İslami bir cephe istenilmemektedir.
Türkiye’nin
Kürtler ile yeni ittifaklar geliştirmesinin istenmediğini (son yapılan enerji
antlaşmaları dâhil) bir zamanda, IŞİD’in,
Musul’un kontrolünü ele geçirmesi çok manidardır.
IŞİD
bir projedir. Bu proje ile Türkler ile Kürtlerin ittifakı engellenmeye
çalışılıyor.
Orta
Doğu’daki hiçbir örgütlenme (ki arkasında İngiltere ve ABD varsa) İslami
jargonlar kullanılmadan düşünülmemeli.
Irak'tan
Batı'ya petrol akışı kesildiği anda, emperyalist Batı; lütfedip, “Irak'ta
yapılanlar kabul edilemez” diyeceklerdir.
Aslında
İslam, bu tür örgütler için bir figürdür.
Bugünkü
Irak, ABD'nin eseri değil midir?
(Bu yazı, 15 Haziran 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder