PKK her
yıl mayıs ayını “Kürdistan Şehitler Ayı” diyerek, 18 Mayıs’ı da “Kürdistan
Şehitler Günü” (18 Mayıs 1977, Öcalan’ın ‘benim gizli ruhum gibiydi’ dediği,
PKK’nın kurucu kadroları arasında yer alan Haki Karer’in ölüm tarihidir.)
olarak kutlar. Terör örgütü tarafından bu amaçla mayıs ayında çeşitli anma
etkinlikler düzenlenir, KCK Üst düzey yöneticileri tarafından da “kahramanlık
ve şehitlik” yazıları kaleme alınır. Bu yazıların ortak özelliği, 68 kuşağı olarak
bilinen diğer sol terör örgütleri içerisinde faaliyet göstermiş olan birçok ismin
de yer bulmasıdır.
Uluslararası
üst aklın Kandil’deki maşaları, terör örgütünün kuruluşundan günümüze gelinceye
dek infaz ettikleri teröristleri ( kendi iç infazlarını) de “mücadele
şehitleri” yalanıyla kamuoyuna
paylaşarak bunlar üzerinden nemalanmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Mesela: Duran Kalkan (Selahattin Erdem) “Daha gerillanın hazırlık çalışmaları içinde
ve ilk adımlarının atıldığı dönemde 2 Mayıs 1983 günü Hilvan ve Siverek
direnişlerinin komutanı Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin Kandil’de şehit
düşüyor” diye pazarladığı Mehmet
Karasungur ve İbrahim Bilgin’in, Öcalan’ın planlaması neticesi Talabani güçleri
tarafından öldürüldüğü iddia edilir. “Mehmet
Karasungur, Kuzey Irak’a yerleşmek için, Barzani KDP’si ve İran hükümeti ile
yapılan anlaşmanın çok karanlık amaçlar taşıdığını fark etmişti. Bu nedenle
anlaşmayı KDP’lilerle tartışıyordu. Sonuçta Mehmet Karasungur ve İbrahin Bilgin,
akıllara durgunluk veren bir komplo ile Apo tarafından 2 Mayıs 1983 tarihinde
Celal Talabani’nin adamlarına öldürtülür.” (http://www.nesra.org/pkk-infazlar-6-mehmet-karasungur/)
“Mehmet Turan,
27 Kasım 1978 de, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’ne bağlı Fis Köyü’nde gerçekleşen,
PKK’nın 1. Kuruluş Kongresi’ne katılan kadrolardan ve ilk oluşum safhasında
örgütün önde gelen eylem adamlarından biridir. Birçok eyleme katılmış, MİT
ajanı olarak bilinen Pilot Necati ile Öcalan’ın ilişkisini derinlemesine bilen,
derin devletle olan ilişkisine ve birçok karanlık olaya şahit olan Mehmet
Turan, Ajan-provokatörlükle suçlanır, 1979 yılında Mardin’de infaz edilir.
İnfaz edilen ilk PKK-MK yedek üyesi olarak tarihe geçer.” Örgütün iç infazları sonucu öldürülen PKK’lı
bazı isimler: (Mehmet
Uzun, Ali Yaylacık ve Ahmet Ballı, Baki Karer (Süleyman), Abdullah Kumral
(Yusuf Hoca), Şükrü Karakuş (Şoreş), Cemile Merkit (Seher), Murat Bayraklı, Enver
Ata, Resul Altınok (Davut), İzzettin Evcil (Serdar), Zülfü Gök, Çetin Güngör
(Semir), Lamia Baksi (Dr. Jîyan), Mustafa Ömürcan (Sarı Ömer), Mahmut Bilgili, Mehmet
Tunç, Dilaver Yıldırım (Haydar), Halil Kaya (Kör Cemal) Mustafa Çimen (Teyfik),
Metin Değer, Şahin Dönmez, Şahin Baliç (Metin), Zeki Yılmaz, Mehmet Şener
(Ahmet), Cemil Işık (Hogır), Mehmet Çimen (Ali Rıza), Yıldırım Merkit, Hidayet
Bozyiğit, Nazime Aktürk, Faruk Bozkurt (Dr. Nasır), Faysal Dumlayıcı (Kani
Yılmaz), Ramazan Topbaş (Sarı İbrahim) (http://pkkningercekyuzu.com/pkk-orgutunun-ic-infazlari-abdullah-ocalanin-infaz-ettirdigi-yardimcilarinin-listesi/)
PKK’nın iç infazlarından bir
diğeri de Mahsum Korkmaz infazıdır. Terör örgütünün kuruluşunda yer
almış, 28 Mart 1986 tarihinde Gabar Dağı’nda güvenlik güçleriyle girdiği
bir çatışmada, bizzat Öcalan tarafından görevlendirilen bir PKK tetikçisi
tarafından -derin PKK da denilebilir- öldürülmüştür.
Şemdin
Sakık bu olayı “APO” adlı kitabında; "Mahsum Korkmaz önderliğinde 25 kişilik grup
olarak Gabar Dağı'na gönderildik. Sessiz ve kansız bir katliamın
kurbanlarıydık. Ama farkında değildik. 28 Mart 1986'da, sadece ekmek bulmak
amacıyla gece yürüyüşü yapmak zorunda olduğumuz bir gece, güvenlik güçlerinin
pususuna düştük. Bu pusuda bir arkadaşımızın hafif yara alması dışında hiç
birimize zarar gelmezken, Apo kişiliğinin sağ kolu Mahsum Korkmaz alnından
aldığı tek kurşunla öldü. Kendi aramızda Mahsum'un nasıl vurulduğunu tartıştık.
Olay yerine tekrar gittik. Sonuçta içimizden birisinin kurşunuyla vurulduğu
kanısına vardık. Bu kişinin Feyzi Aslan (Selim) olduğundan şüphemiz kalmamıştı.
Tabancasını olay yerinde bırakmıştı ve olay öncesinde Mahsum Korkmaz ile
kavgaya varan bir tartışmaya girmişti. Raporlar yazıp Apo'ya gönderdik.
Girişimlerimiz engellendi. Daha sonra Apo, Fevzi'yi bütün bu olanlara rağmen,
mükafatlandırdı." diyerek anlatıyor.
Benzer bir iç infaz ise (öldükten sonra mezarı anıtlaştırılan) PKK’nın
bir dönem Avrupa sorumluluğunu da yapan Engin Sincer cinayetidir.
"Erdal" kod adlı Engin Sincer, 15 Ağustos 2003'te Kandil’de
gerçekleştirilen PKK Kongresinde, dönemin PKK’lı yöneticilerine yönelik yaptığı
sert eleştirilerinden sonra, “eğitim atışları sırasında kaza kurşunuyla öldü”
uydurmasıyla, PKK tarafından infaz edildi. PKK, daha sonra Engin Sincer
için 2004 yılında Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Seyrantepe köyünde
devasa bir anıt mezar yaptırdı. Pazarcık Cumhuriyet Savcılığı tarafından
başlatılan soruşturmada anıt mezar ile ilgili “suç unsuru” teşkil etmediği
kararına varılmıştır. (http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2014/08/cozume-heykel-engeli.html)
Kamuoyunu sistematik dezenformasyon ve yalan haberlerle aldatmayı
alışkanlık haline getirmiş olan PKK, şimdi de “hendek ve barikat” stratejisi
sonunda Sur, Cizre, Şırnak, Nusaybin ve İdil’de bile bile ölüme mahkum ettiği PKK’lıların kanı üzerinden nemalanmayı meşru görüyor.
Kendi iç infazlarını “şehit” olarak
pazarlayan KCK’nın bu oyununu görmek istemeyenler!
PKK'nın Diyarbakır-Dürümlü'de
gerçekleştirdiği katliam ve katliamda şehit edilen masumlar için söyleyecek bir
sözünüz var mı?...