KCK
Eşbaşkanı Besê Hozat’ın, “AKP böyle devam ederse Kobani’de yaşanan savaş
kesinlikle Türkiye’yi de vuracaktır. Kanton sistemi Rojava’yla sınırlı
kalmayacak, Kuzey Kürdistan’a da yayılacaktır.” açıklaması, Kandil’in Kobani’yi
savunacak güce sahip olmadığını, dolayısıyla bugünkü olayları çok önceden
planladığını ve sokak olaylarını hedeflediklerini gösteriyor bizlere.
ABD Genelkurmay Başkanı Org. Martin Dempsey’in
Kobani'nin son durumuyla ilgili olarak “Korkarım ki Kobani düşecek” ifadesi ise
ABD’nin, günlerdir (25 gün) Kobani'yi çembere alan IŞİD hedeflerine yönelik
hava operasyonlarında neden bu kadar yavaş hareket ettiğinin cevabı
niteliğinde. Kısacası ABD, Kobani’nin düşmesini beklemektedir. Pentagon’un eski
Başkanlarından Leon Panetta, IŞİD ile mücadelenin 30 yıl devam edebileceğini
düşünüyorsa, IŞİD’i bitirmek adına ABD, uzun yıllar Orta Doğu’yu yeniden
tasarımlamak için bölgede bulunacak demektir.
Türkiye
partisi olacaklarını, tüm Türkiye’yi kucaklayacaklarını iddia ederek yola çıkan
HDP, Kandil’in “Kobani düşerse, çözüm sürecini bitiririz” tehdidi karşısında seçim
döneminde kamuoyuna verdiği sözleri unuttu. Tabanına “sokağa inin” çağrısı
yapabilecek kadar pervasızlaştı ve iradesini bir kez daha Kandil’e, yani silaha
teslim eden bir HDP çıktı karşımıza.
Oysa
10 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçim çalışmalarında,
söylemleriyle Türkiye kamuoyunun büyük bir kesiminin sempatisini kazanan, sonuçta,
seçmenden % 10 gibi ciddi sayılabilecek
bir oy alan HDP ve Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş profili vardı.
Bugüne
nasıl gelindi?
Devletin
soruna bakış açısı, mantalitesi değişti, devlet müzakere aşamasına geldi. Elbet
de bunlar çok önemli gelişmelerdi ama!
Kürt
sorununun çözümünde en büyük kazanım, PKK’nın kendi propagandasına alet etiği,
malzeme yaptığı argümanlardı. Devlet bu argümanların çoğunu boşa çıkardı. Buna
rağmen “Çözüm Süreci” döneminde ağır hareket ederek, PKK’nın “bakın devlet bizi
oyalıyor, samimi değil” propagandasını boşa çıkaramadı.
“Çözüm
Süreci”ni sadece şehit cenazelerinin gelmemesine endekslemek, PKK’nın
“oyalanıyoruz” propagandasını güçlendirdi, bölgenin devlete yönelik
şüphelerinin artmasına neden oldu.
Eski
köy isimleri kullanılmasına izin verildi ama bu yönde ciddi bir çalışma yapılmadı.
Köy isimlerinin yer aldığı levhalara,
Kürtçe ve Türkçe isimler yazılabilirdi.
Sözleşmeli
olan Kürtçe dersleri için, 15 öğretmen ataması yapılması yerine, bir iyi niyet
belirtisi olarak, daha fazla öğretmen ataması yapılabilirdi.
Peki,
HDP-PKK-Kandil ne yaptı? PKK ve PKK'ya müzahir Kürtler değişmedi. Mantalite
değişmedi, paradigma değişmedi, Türkiye’ye düşmanlıkları devam etti. Devletin
Öcalan ile görüştüğü bir dönemde, hemen her fırsatta Türkiye’yi “Çözüm Süreci”ni
sonlandırmakla tehdit etti.
Yol
kesen, bölgedeki esnaflara ait işyerlerini yakıp yıkan sözde asayiş birimlerini
“bizim kontrollerimiz dışında hareket ediyorlar” diyerek, sorumluluğu üzerinden
atmaya çalıştı.
Türkiye'de
devam eden ve yasalaştırılan bir “Çözüm Süreci” var. Bu sürecinin önüne Kobani
kartını getiren HDP için böyle bir tavır, kolay siyasetten öte bir şey değildir.
Bölgedeki
İslamî hassasiyetleri fazla olan, kendileri gibi düşünmeyen diğer Kürtlere
yönelik düşmanca tavır takınmaya devam ettiler.
Devlete
ait kamu binalarını, bölgenin ekonomisinin can damarı olan esnafa ait
işyerlerini, okulları yakmak, yağmalamak, sağlık araçlarını ve personellerine
saldırarak anarşiye, kaosa, teröre sebebiyet verenler insanlıktan nasibini
almamış vahşilerdir. Tüm bunlara hak arama denilmez. Demokratik eylem ve hak
arama mücadelesi böyle yapılmaz.
HDP'nin
Kürtleri sokağa indirme çağrısı, Kürtler için intihar girişimidir.
Gezi'de
hedeflerine ulaşamayan derin yapılanmalar, HDP'nin Kürtleri sokağa indirme
çağrısıyla istediklerine ulaşabilirler.
Türkiyeli
Kürtler, Rojava'daki “De facto” yönetim
için Türkiye'deki kazanımlarını feda etmemelidirler.
PKK,
bugünkü eylemleriyle, Türkiye'yi Orta Doğu'daki ateş çemberine dâhil etmek
isteyen emperyalist ağa babalarına hizmet ediyor.
PKK,
IŞİD’le savaşta kaybettiği prestijini Türkiye sokaklarını karıştırmakla
bulabileceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgıya düşüyor. Başta HDP olmak üzere tüm
siyasi partileri sorumluluk almaya, kendi tabanlarını sükûnete davet etmeye
çağırıyoruz.
Şu
an bölgedeki birçok ilde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bugün için, evet
zorunlu bir durum. Unutmayalım ki “Kürt Sorunu”, 12 Eylül sonrasında OHAL
dönemindeki uygulamalar nedeniyle kangrenleşti.
Barış
ve kardeşlik projesi olan “Çözüm Süreci”ni bitirdiğini açıklayan KCK-PKK-Kandil!
Kürtleri bilmem ama tarih sizi affetmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder