Ağlayan gökyüzünün,
Çatık kaşlı bulutların dökülen gözyaşları,
Kuruyan
yeryüzünün ab-ı hayat kaynağı,
Kirli
dünyamızı paklayan,
İnsanlığın
umudu, sevdası yağmur.
Yaradan’ın
lütfu, bereketin, rahmetin,
"Can"
olmanın kaynağı baharın,
Ayrılıkların
habercisi sonbaharın,
Suyun,
yeşilin, yaşamın kaynağı yağmur.
Başı
dik, kibirli sarp kayalıklarda durmayıp
İlahî
Nur’un...
Mekke’nin
en alçak noktası Kâbe’ye aktığı gibi,
Uzun
yolculuklar ardından düz ovalara,
Derin
göllere akan, tevazunun nişanesi yağmur.
Sevgiye
susamış,
Sevgili’ye
hasret âşıklar gibi yolunu gözler,
Bu
çorak ve kurumuş topraklar.
Uykusuz
gecelerde, "umut" diyerek,
Pencereme
dokunmanı özlemle beklediğim yağmur.
Yağmur!...
Ne
bu heybet, kimedir kızgınlığın?
Ne
olur sakinleş biraz.
Sessiz
sessiz yağ,
Islat
tüm vücudumu ta iliklerime kadar,
Islat
ki bedenim temizlensin,
Sonbaharda
dalından dökülen yapraklar gibi...
Kalbimi
kaplayan günahlarım dökülsün...!
Memdoğlu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder