Bazen bir olayı anlatmak için kelimeler, cümleler yetersiz kalır… 35 yaş altı kuşaklar bilemez, 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’sini. O dönemi (sabah evden çıkarken, akşam eve dönüşün meçhul olduğu yıllar) anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Emperyal güçlerin bize ihraç etmeye çalıştığı “izm”lerin bıraktığı derin izlerdir 1980 öncesi yıllar…
Bu ülkenin okumuş binlerce gencinin sağcı-solcu adıyla çatıştırılarak heba edildiği yıllardır 1980 öncesi yıllar…
Sokak çatışmalarının normalleştiği, insan ölümlerinin sıradanlaştığı yıllardı 1980 öncesi yıllar…
Toplumun bölündüğü, kamplaştırıldığı, karşılıklı nefret duygularının doruğa çıktığı bu dönemde, üniversiteler, kahvehaneler, meydanlar sağ-sol çatışmaların merkeziydi. Sadece bir yıllık süre içerisinde (1979 Kasım’ından 12 Eylül 1980 tarihine kadar) toplam 3 bin 729 kişi hayatını kaybetti.
2013 yılı Mayıs ayındaki Taksim- Gezi olayları ve sonrasında, 1980 öncesi sokak çatışmaları yeniden sahneye konulmak istenmiştir. Hedefledikleri sonucu elde edemeyen güçler -nasıl tarif ederseniz edin- aslında bir bütün olarak Türkiye halkını sokaklara dökmek için her türlü yolu deneyeceklerdir.
Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde de kırılgan ve hassas olan Türkiye toplumunun sinir uçlarını dokunmaya çalışılıyor.
Türkiye’yi terörize etmek isteyen derin ve karanlık odaklar, çoktan işbaşı yaptılar. İlk önce Van’ın Muradiye ilçesi BDP’li adayı Sefure Güneş’in park halindeki aracına yönelik bir saldırı gerçekleştirildi. Ardından BDP’nin Gaziantep Nizip ilçesi seçim bürosuna yönelik taşlı sopalı saldırı düzenlendi.
AK Parti Van Adayı Osman Nuri Gülaçar’a yönelik taşlı sopalı ve ses bombalı saldırıdan sonra, MHP’nin İstanbul Esenyurt’taki seçim bürosunun açılışı esnasında gerçekleştirilen ve son derece üzücü olan saldırı meydana geldi. (Saldırıda hayatını kaybeden Cengiz Akyıldız’a Allah’tan rahmet, ailesine ve MHP camiasına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. )
"Kurt puslu havayı sever." İçerisinde bulunduğumuz sıkıntılı günleri fırsat olarak gören derin güçlerin gerçekleştirdiği bu saldırı, açık bir provokasyondur. Türkiye halkını birbirine kırdırtmak isteyen derin odakların sinsi girişimleriyle karşı karşıyayız. Birileri kendi hesap ve menfaatleri için, MHP'yi sokağa indirmeye çalışıyor olsa da saldırının ardından bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP camiasını sokağa çekmek isteyenlerin heveslerini âdeta kursaklarında bırakmıştır. Bahçeli: “Esenyurt'ta vuku bulan cinayet ve yaralamalar, son yıllardaki en kritik vakadır. Türkiye'yi içe dönük bir hesaplaşmaya ve tehlikeli sürece sokmak için malum çevreler çırpınmaktadır. Bekliyorlar ki Türk milleti birbirine düşsün. Etnik mücadele her yere yayılsın. MHP sokağa insin, çatışmanın tarafı haline gelsin… Bozgunculara şans tanımayacağız. Heveslerini kursaklarında bırakacağız."
AK Parti ve MHP’ye yönelik saldırılarda ilk olarak akıllara her ne kadar PKK geliyor ise de saldırılarla ilgili soruşturmaların sonuçlarını beklemek daha doğru olacaktır.
Esenyurt’taki MHP binasına saldırıdan bir gün sonra, bu kez Şişli Belediye binasına yönelik silahlı saldırı gerçekleştirildi. Önce MHP’ye, sonra ise CHP’ye yönelik saldırılar, toplumun kafasını karıştırmaya yöneliktir.
Akabinde, Hakkâri Çukurca ilçesinden bir saldırı haberi geldi. AK Parti Çukurca İlçe Başkanı Zeki Ertunç'un park halindeki aracı, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce molotof kokteyli atılarak yakıldı.
Saldırıların geneline bakıldığında, saldırıların sadece bir siyasi partiye yönelik olmadığı görülmektedir. Siyaset ve siyasetçilere yönelik saldırılar, demokrasi ve halkın iradesine yapılmış saldırılardır. Siyaset kurumu, bu ve benzeri saldırılar karşısında parti ayrımı yapmadan dayanışma içerisinde olmalıdır.
Bir dostumuz anlatırdı. Şanlıurfa’da bir köyde aralarında husumet bulunan iki aile varmış. Bölgenin ileri gelenleri bu iki aileyi barıştırmış. Mevsim yaz ve iki ailenin de harman yerinde mahsulleri duruyormuş. İki ailenin barışından rahatsızlık duyan bir müfsit, harmanları ateşe vermeye kalkışır. Ancak, böyle bir ihtimale karşılık her iki ailede, harman yerinde önceden tedbir aldıklarından, bu müfsidi amacına ulaşmadan yakalarlar.
Türkiye’nin huzurunu bozmak isteyenler; baskı, yıldırma ve korkutma ile seçimleri sabote etmek ve engellemek isteyeceklerdir.
Elbette ki Türkiye’nin kat etmesi gereken çok uzun bir yol var… Türkiye kendi iç dinamikleriyle, kendi problemlerini çözmelidir. Kendi iç dinamikleriyle nasırlaşmış, kangrenleşmiş sorunlarını çözmeye kalkışan Türkiye, her defasında sanal ve suni problemlerle karşı karşıya bırakılmıştır. Ama bu iç dinamikler bir türlü sivil bir anayasa hazırlayacak olgunluğa erişmediğini kabul etmek (özeleştiri olarak) yerinde olacaktır…
Geçmiş tecrübeyle sabittir.
Bir ülkede kaos ortamı oluşturulmak isteniyorsa, önce üniversitelerde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma tertiplenir. Sonrasında ise olaylar manipüle edilerek sokaklara indirilir ve sokak çatışmalarına zemin hazırlanır
Sokak olaylarının, Ukrayna'da hükümet düşürdüğünü gören derin odaklar, aynı yöntemle Türkiye'de de hükümet düşürmeyi planlıyorlar.
Lütfen...Dikkat...!!!
Selametle kalın efendim…
(Bu yazı, ilk olarak 07.02.2014 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder