Son
yıllarda Türkiye’de uyuşturucu bağımlılığı ve kullanımı giderek artıyor. Yüksek
alkol tüketimi neredeyse yerini uyuşturucu kullanımına bırakmış durumda. Yüksek dozdaki bu kullanım ve bağımlılık, ülkemizin
geleceği için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Uyuşturucu
bağımlığından kaynaklı ailevi sorunlar ve bu sorunlardan mütevellit ölümler de bu
tehlikenin bir başka gerçeği. Ülkemizdeki
uyuşturucu kullanımı, maalesef ilköğretim çağlarındaki çocuklara inmiş durumda.
Uyuşturucu madde kullanımındaki artışı önlemek için, devlet ve çeşitli STK’larca devam ettirilen
projeler, bu bağımlılığı engellemeye yetmiyor.
Geçtiğimiz
Haziran ayında BM Uyuşturucu ve Suç Bürosu (UNODC) tarafından yayınlanan Dünya
Uyuşturucu Raporu 2014’te, “Dünyada ele geçirilen esrar miktarında
dörtte bir oranında düşüş yaşandığı, esrar pazarının çeşitlendiği, ancak esrar
fiyatının özellikle Güney Doğu Avrupa ve Orta Asya'da 2009'dan bu yana arttığı
belirtilen raporda, Türkiye'de esrar
fiyatları dünya genelinde belirtilen tüm ülkeler arasında en fazla arttı."
denildi.*
Yapılan
araştırmalar, Türkiye’de uyuşturucu
kullanım yaşı ile uyuşturucudan kaynaklı ölüm yaşının giderek düştüğünü
gösteriyor. “Uyuşturucudan ölüm olayları
en çok, sürekli göç alan ve nüfus yoğunluğunun olduğu, İstanbul, Adana,
Antalya, Ankara, İzmir, Mersin, Gaziantep, Kocaeli, Hatay ve Bursa illerinde
yaşandı. Uyuşturucunun kullanım yaşının 12’ye, ölüm yaşının ise 14’e kadar
indiğini gösteren araştırmalarda, en çok da, eroin, esrar, uyuşturucu hap,
kokain, amfetamin, votalit madde ve sentetik kannabinoidler kullanıldığı tespit
edildi.”**
Ülke
gençliğini tehdit eden uyuşturucu tehlikesi, Türkiye’nin bir ferdi olarak bizi de derinden etkiliyor. Uyuşturucudan
kaynaklı ölümlerin yüksek olduğu illerden biri olan Ankara Ulus ve civarındaki çok
sayıda taksici esnafıyla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, gençliğimizi ciddi
manada tehdit eden uyuşturucu tehlikesini bir kez daha görebildik.
Ankara
merkezindeki uyuşturucu alış verişinin, Akdaş Su Deposu, Çinçin Toki blokları
etrafındaki tüm sokaklar, Hıdırlık su deposu çıkış yolu üzeri ve Sakalar
civarında gerçekleştiği, söz konusu adreslerde, uyuşturucunun her çeşidinin
(bonzai, bozai kadar tehlikeli olan taş, ‘bir nevi uyuşturucu hapı’, esrar ve
eroinin) temin edilebildiği, bahsedilen yerlerdeki bakkal ve büfelerden en çok
uyuşturucunun alım ve muhafazasını kolaylaştırmak için alüminyum folyo
(uyuşturucu sektöründe jelâtin olarak adlandırılıyor) ile tükenmez kalem satışının
gerçekleştiği iddia ediliyordu.
Araştırmamızın
devamında; söz konusu yerlerden günün her saatinde uyuşturucunun kolaylıkla
temin edilebildiği, uyuşturucu almak için genellikle ticari taksilerin
kullanıldığı, ticari taksileri kullanan uyuşturucu bağımlılarının yaş oranlarının
çok küçük olduğunu, (15-20 arası) kullanıcıların tamamına yakınının arkadaşları
tarafından uyuşturucuya teşvik edildikleri; gelir düzeyi düşük aile çocukları
olan bu gençlerin, uyuşturucu ile tedavi yol ve yöntemlerini bilmedikleri dile
getiriliyordu.
Araştırmamızın
en dikkat çeken noktası ise, uyuşturucu bağımlısı bu gençlerin, uyuşturucu
alabilecek para temini için, hırsızlık (sokaklardaki logar kapakları ve bina
içlerindeki su abone saatlerini çalmaları) yapmış olmalarıydı. “Neden böyle bir
hırsızlık şekli?” sorumuza ise “bunlar, piyasada özellikle de hurdacılarda
kolayca paraya çevrilebiliyorlar” cevabıyla karşılık buluyordu.
Uyuşturucu satıcılarının uyuşturucunun
içerisine leblebi tozu da katarak piyasa değerinin altında bir fiyatla
sattıklarından, kullanıcıları bu yöntemle kendilerine bağımlı hale
getirdiklerini iddia ediyordu.
Araştırmamızda
dikkat çeken bir başka iddia ise iddia edilen bilgilerin kimi Emniyet görevlilerince
de bilindiği, ancak olaya müdahil olmadıkları şeklindeydi. Böyle vahim bir
iddia, bazı devlet kurumlarındaki kimi kamu görevlilerinin asli görevlerini
yerine getirmeyerek, devleti sabote ederek âdeta fonksiyonsuz bırakmaya
çalıştıkları endişesini akıllara getiriyor.
Türkiye’de
son 1 yılda uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle yaşanan direkt ölümlerin
yüzde 45 oranında arttığı söyleniyor. Yine
bonzai bağımlısı bir kullanıcının,
tedavi olmaması durumunda 4 ile 5 yıl sonra yaşamını kaybedebileceği de
yetkililerce dile getirilen bir başka iddia.
Ülke
gündemini meşgul eden terörü alabildiğince abartan medyamız ve onun üzerinden
kamuoyu oluşturmaya çalışan yetkililerimiz,
ülkemizin geleceği gençliğimizi rehin alan bu uyuşturucu terörü
karşısında acaba hangi önlemleri almaktadırlar?
Ülkenin
vatandaşları olan bizler, fert olarak bu tehlike karşısında hangi düzeyde sorumluluk
alabilmişiz?
Uyuşturucu
ile etkin bir mücadele için öncelikle gençlerimizi uyuşturucuya iten nedenlerin
ortadan kaldırılması (eğitimsizlik, işsizlik, manevi duygularda yoksunluk,
uygunsuz çevre koşulları… vb.) gerekmektedir.
*http://www.haberx.com/bm_uyusturucu_raporu_2014_dunyada_esrar_fiyati_en_fazla_turkiyede_artmis(17,n,11612557,385).aspx
**http://www.milliyet.com.tr/uyusturucudan-olumler-yuzde-43-gundem-1951841/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder