Türkiye, yıllardır uluslararası güçlerce her alanda (siyasi,
askeri, ekonomik, politik…) desteklenen ve hücresel bir sistemle kendisini
yenileyebilen bir terör örgütüyle, PKK-KCK ile mücadele etmektedir. PKK, sadece
terör örgütü değil, aynı zamanda; uluslar arası baronlar tarafından kontrol
edilen, çok bileşenli anonim bir şirkettir.
Bugüne kadar onbinlerce insanın
ölümüne sebebiyet vermiş olan PKK; katı, totaliter ve örgütsel oligarşizmi
hedef almış silahlı bir terör örgütüdür. Yıllardır “Kürt Sorunu” üzerinden
Kürtleri istismar ederek uluslar arası istihbarat örgütlerinin maşalığını
yapan, Kürtlere acı ve gözyaşından başka bir şey veremeyen PKK-KCK; artık ideolojik olarak da tükenme noktasına
gelmiştir.
Geçtiğimiz yıl, gerek şehir
merkezlerine indirgediği “hendek ve barikat” stratejisiyle, gerekse kırsal
bölgelerde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmalarda beklemediği kayıplar
vererek büyük bir darbe yiyen PKK, silahlı mücadele alanındaki zaafiyetini
“Marksist” gelenekten gelen, irili ufaklı diğer sol terör örgütleriyle ortak
eylem birliğine giderek gidermeye çalıştı. Yurtiçinde, özellikle Karadeniz
kırsalında düzenlediği birkaç cılız eylemden sonra, bu stratejisinde de başarısız
oldu.
FETÖ’nün, 15 Temmuz hain darbe
girişimi sonrasında, Türkiye’deki mevcut durumu kendileri için fırsata çevirmek
isteyen PKK ve müttefikleri, saldırılarını bölge ile sınırlandırmak yerine daha
geniş bir alana (yurtiçi ve yurtdışı) yaymak istediler. PKK’nın 15 Temmuz
sonrası saldırıları incelendiğinde, -özellikle bombalı araç ve canlı bomba
eylemleri- terör örgütünün bu amacı güttüğü görülecektir.
Türkiye içerisinde istediği
hedefe/hedeflere ulaşamayan PKK, kısmen de olsa Suriye ve Irak’taki hedeflerine
ulaştır. Türkiye ile ABD arasında yaşanan anlaşmazlıkların başında yer alan
Menbiç, PKK’nın Suriye yapılanması ve kolu olan PYD-YPG tarafından hâlâ boşaltılmadı.
Aksine, yerel kaynaklardan elde edilen bilgiler, PYD-YPG’nin çok sayıda silahlı
militanını Menbiç’e kaydırdığı yönünde.
Irak’ın Şengal (Sincar)
bölgesini Kandil benzeri ikinci bir üs haline getirmeye çalışan PKK, İran
destekli Haşdi-Şabi milislerinin Şengal üzerinden Telafer’e geçişini sağladığı
gibi, kendilerine ait kamplarda eğittikleri bu militanların karşılığında, Irak
merkezi yönetimi tarafından askeri ve lojistik destekle ödüllendirildi. Irak
Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani'nin, "Şengal'den çıkın, yoksa güç kullanırız" sözlerine PKK; "Kimsenin güçlerimizi zorla Şengal'den
çıkarmaya gücünün yetmeyeceğini tarih ispatlamıştır" tehdidiyle
cevap verdi. PKK’nın Irak’taki yapılanması PÇDK’nin Suriye’deki yapılanması PYD
gibi etkin olamamasının önündeki en büyük engel Mesut Barzani’dir. PKK’nın “Barzani
karşıtlığının” nedenleri incelendiğinde akla ilk olarak Türkiye ile olan
dostane ilişkileri, bölge petrolü ile Kürtler üzerindeki güç ve iktidar
mücadelesi gelse de asıl neden; Barzani'nin İslami kimliği ve geçmişten
kaynaklı Kürtler nezdindeki misyonudur.
Düne kadar, hemen her açıklamasında Türkiye’yi DAEŞ terör
örgütüne destek vermekle suçlayan PKK, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı
çerçevesinde El-Bab’da Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte gerçekleştirdiği
operasyonlardan kaçan DAEŞ’li teröristlere kucak açacak kadar
pervasızlaşmıştır.
Son
dönemlerde bölgedeki desteğini büyük oranda yitiren ve 2017 yılı için
klasikleşmiş eylem şekillerinden farklı bir tarzda hazırlanacağı değerlendirilen
PKK’nın, “makyavelist” düşünce tarzı
gereği, eylemsellik noktasında; Türkiye’yi hedef alan tüm silahlı terör
örgütleriyle (FETÖ, DEAŞ, DHKP/C…) birlikte hareket edebilir.
Bu
çerçevede PKK’nın, önümüzdeki dönemde bombalı
araç, canlı bomba, mayınlama ve suikast tipi eylemlerden tutun da sabotaj türü
eylemlere yönelmesi/yönelebileceği kuvvetle muhtemeldir.
Allah
ülkemizi, her türlü şer odaklarının saldırılarından muhafaza etsin. Rabbim;
din, devlet ve millet düşmanlarına fırsat vermesin...
Selam
ve dua ile kalın efendim…