Mevsim sonbahar, aylardan eylül.
Yağmurlu bir pazar akşamı,
Sadece Erciyes’e değil, yüreğime de
yağdı kar.
Gökyüzüyle birlikte ruhumu da sardı
Hüzün, acı, keder ve intizar...
Eylül!..
Gül bahçesi solunca bülbülleri içeri
almadın.
Ağaçlar sararıp yaprak dökünce,
Âşıklara gölgende yer vermedin.
“Hüzünden mi” diye sordum?
“Sükût ikrardandır” dercesine,
Sen de sükût ettin...
Sükût, evet ya sükût!..
Ne kadar sessiz ve sakin bir kelime?
Hâlbuki!
Sessiz çığlıkların, yalnızlığın,
yorgunluğun
Acı ve kederin sığındığı koca bir liman…
Gül dalında bülbülü olan bahçe solar mı?
Dökülen sadece dallardaki yapraklar,
Koca çınarın gövdesi sararır mı?
Âşık olan kula, ağaç neylesin…
Eylülde olsa,
Bülbül yuva bildiği gül bahçesinden
uçar mı?
Bu akşam!..
Bir kez daha simsiyah toz bulutları
sarmış
Şehrin cadde ve sokaklarını.
Onlar da yeryüzünü kaplayan sükûtun
çığlıklarından bîhaber…
Sükûtun lisan-ı halini ne Eylül bildi, ne
liman, ne de Erciyes…
Ne bulutlar anladı ne gökyüzü ne de
yeryüzü…
Sadece Yâr
Sadece Yâr
Sadece Yâr…
Memdoğlu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder