Anadolu’nun
bağrından yetişmiş,
Açlığı,
yokluğu, kederi ve hüznü tatmış,
Din,
vatan ve millet sevdasıyla yoğrulmuş,
Anne
baba şefkatiyle büyümüş,
Sıradan,
garip bir yolcu…
“Acı
Bisküvi”nin acısını
Yıllar
geçmesine rağmen kalbinde taşıyan,
Hatırladığında
ise
Gözlerinden
inci misali yaşlar dökülen,
Yüreği
yaralı bir garip yolcu…
Ağaçlar
çiçek açarken bile,
Vakti
geldiğinde o çiçeklerin
Döküleceğini
düşündükçe hüzünlenen,
Her
canlıda farklı hayatlar bulup
Her
renkten bahçeler kuran bir garip yolcu…
Kalbine
O’nu nakşetmeye gayret eden
Özü
sözü açık, zikri hafî,
Elinde
kalemi ve kâğıdı
Yüreğine
düşeni satırlara döken,
Zamane çelebisi garip bir yolcu…
Kalbi
ve bedeni yorgun, musibete sabır,
İftiraya
uğramışken O’na sığınan,
Ve
O’ndan ümidini kesmeyen…
Yükünü
"imtihan" olarak gören bir garip yolcu…
“Halka
hizmeti, Hak’a hizmet” olarak gören,
O’ndan
başkasına boyun eğmemiş,
Hak
ve hakikat âşığı,
Cüssesinden
büyük yürek taşıyan garip bir yolcu…
Maziyi
hatırlayıp her aynaya baktığında
Ağaran
saç ve sakallarından
Ve
kemale erdiremediği kalbinden ötürü
O’ndan
af dileyen…
Bugünün
mazlumu, bir garip yolcu…
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder