Gidiyorsun diye,
28 Aralık 2022 Çarşamba
Hoşça Kal!..
Gidiyorsun diye,
24 Kasım 2022 Perşembe
Tenêtî!..
Ey delalîka dilê min!
2 Kasım 2022 Çarşamba
Köprü!..
Söyle Yâr!..
20 Ekim 2022 Perşembe
Söyle Yâr!..
Yâr!..
5 Eylül 2022 Pazartesi
Tersine Dönmüş Dünya!..
Bakmaya kıyamazdım, yüzüne nazar değer.
Hiç gözüm kaçırmazdım sonu bilseydim eğer.
Beni öldürmeden ruhuma gömdü keder.
Senden bihaberim, şimdi nasıl neredesin?
Sadece tahmindeyim, bensiz mutsuz yerdesin.
Aynalar bana bakar, ben bakamam onlara.
Lâl olur kalır dilim seni bana sorana.
İnanmıyorum artık rüya hayra yorana.
Öyle olsaydı bir gün çıkıp gelirdin bana.
Ben önemli değil de çok sevinirdin sen buna.
Sönmüş bir yangını yıllar sonra yakarsın.
Sonrası sönsün diye gözlerime bakarsın.
Oysa hâlâ yüreğimde dere tepe akarsın.
El kilit, ayak kilit, tetiği çek; haydi vur.
Yaşayıp savaşmakla aşılmıyor koca sur.
Gözüm toprakta taşta, bastı mı diye buna.
Gördüğümde aklıma düşerdi bir çift suna.
Biraz nazar, biraz naz, nasıl geldik oyuna?
Gönül ayrı göz ayrı, kelam ayrı söz ayrı…
Tersine dönmüş dünya; baş ayrı, özü ayrı.
Memdoğlu…
11 Ağustos 2022 Perşembe
Düş!..
Sevgi çiçeklerinin yeşerdiği düşünce vadisine,
5 Mayıs 2022 Perşembe
Dediler!..
Hüznümü yazdım, şiir diye okudular.
Kalbim dedim?
Bülbülün güle sitemi sandılar.
Sevgili dedim?
Zehirli ok ile sırtımdan vurdular.
Huzur dedim?
İftiradan gömleği giydirdiler.
Yürek dedim?
Tuz dök, yansın dediler.
Yâr dedim?
Sadece "hiç!?" dediler.
Dünya dedim?
Oyundu…
Ölüm hak, gam yok dediler.
Memdoğlu...
29 Nisan 2022 Cuma
Bigâne Gözler!..
19 Nisan 2022 Salı
Mescid-î Aksa!..
6 Nisan 2022 Çarşamba
İnsan!..
Bir bilmece mi
yüreğime yerleşen şu keder?
Yazmakla mümkün sanma…
Çok daha fazlası var
kalbimin derinliklerinde.
Bir bilmece mi geçip
giden şu yıllar?..
Heybemizdeki kırıklar
ile "yol’a" revan olmuşken,
Sessizliğin rahmet
kokan limanına sığındık.
Bir bilmece mi
"altın" denen şu sükût?
Konuşan bildiğini
söyler;
Sükût edip dinleyen,
sır’ı öğrenir sandık.
Bir bilmece mi “aşk” denen şu
yok’luk?
Sıra sıra süzülürken semadaki
damlalar,
Döküldükçe sineye, lâl olup gönülden
dolduk.
Bir bilmece mi "insan"
denen şu beşer?
Kimi kolaylıkla, kimi
zorlukla hazmeder sözü;
Duyguları ve hakikati.
Bir bilmece mi "vefa"
denen şu haslet?
Umut ile birlikte, onu da kırdı
insan.
"Zalim olma, mazlum ol” dedi, o
kâmil insan.
Memdoğlu…
11 Mart 2022 Cuma
Sultanım!..
Seni düşledim yine...
Dokunman için yüreğime!..
Şehrin dar sokaklarını, ıslak kaldırımlarını arşınladım.
Geçmişin hüzünlü güz ve kış gecelerini,
Lambaların solgun ışıkları bir tül gibi örtüyordu.
Boğaz'ı kaplayan pus,
Ruhumun tellerine dokundukça,
Su yüzeyine adın yazılıyordu Sultanım!..
Büyülü bir aynaya
benziyordu yüzün.
Yeni eski, acı tatlı, korku ve neşenin birbirine karıştığı...
Işık huzmelerinin ipek böceği gibi parladığı loş gecelerde,
Hüznün tatlı boğuntusu,
Sevgi çiçeği üstüne konan bir kelebek gibi açıyordu kanatlarını.
O kanatlarda da ismin yazılıydı Sultanım!..
Dünyanın hoş ve de
boş…
Bitip tükenmek
bilmeyen çocuksu oyununa
Kapıldık, gidiyoruz.
Gayya kuyusunda rüzgârın tizz uğultusu...
Acı denizinden kalbimin sahiline vuruyor hasretin.
Mutluluk dalgalarının oluşturduğu köpük tabakası kaplarken ruhumu.
Göğüs ve beden, bir tek sende birleşti Sultanım!..
Memdoğlu...
23 Şubat 2022 Çarşamba
Yol!..
Hüznün şarkısını terennüm ediyor gece.
Sessiz ve nefessiz.
En
güzel yıldızlar anlatıyor anı.
Birbirine dokunmadan, dokunamadan;
Kol kola, yan yana…
Gökyüzünde
telaş, kızıla işveli bu gece.
Yosun
sarmış yüreğini, sancı çekiyor okyanus.
Gözlerimi
soluksuz bırakan mavi ışık huzmesi,
Gözlerine
sığınmış,
Medet
ister o firari turkuaz.
Semaya her açtığımda ellerimi,
Nefesin
nefesim olur.
Yüreğime katık ettiğim dualar,
Yol olur arşın ışıklarına.
Tohum
olup öbek öbek açar dallarını.
Nasip
olursun diye,
Tespih
eyledim seni.
Ruhun
harmanında demlenir saatler.
Akrep,
kardeş beller yelkovanı.
Yeşertir
dakikaları sonsuzluğun koynunda...
Sonsuzluk
sen olur, seni bana verenin nazarında.
Kevser
suyuyla yıkanırız belki mahşer yolunda.
Bir
katre olamasam da deryada!
Yokmuşum
gibi bakma bana.
Bilirsin ki yok olmak için,
Yol olur bu can sana.
Memdoğlu...
14 Şubat 2022 Pazartesi
Xewna Xwêşik!..
Ez çûm ba diya xwe, min destên we yên bimbarek paç/maç kir û min got: Meraq/xem neke diya min/daye! Bes bila canê te sax bî. Ez ê hiro/îro hemû karan bikim. Tu dibê çawa ne weyne/ne wisa? Ger tu bixwazî ez ê yek bi yek ji te re bibêm/bêjim.
Di serî de ez ê sobeya te bi êzingên mazik tije bikim û vexênim/vêxim. Vaye gumgumkê te jî tije av e. Çaxa ku ez li binê dewêr hatim, heta we/wê demê av jî bikele înşelah ez ê çaya te kê/jî demkim.
Vayê pêşî ez ê dakevim axur; nav devir, binê heywanan bi sizikê bimalim, zivil/zibil têxim sepetê/selikê û bavêjim derve. Paşê sewa yêmkirine ez ê afirên wan paqij bikim. Dû re ez ê canega/ga û mangeyan/çêlekan bi qaşaxiyê bixurînim. Li paş xûrandinê sewa ku binê heywanan şil nebe, ez ê zibilê toz yê ku me berê da zûha kiribû li binê wan bireşinim.
Paşê ez ê herim kadîna resiyan. Resiyen ku me di biharê de badabû hurkim/ biçirim. Resiyên hurkirî bi teştê bigirim, herim kadîna kayê û bi torbeyekî/kîsekî kayê re tevlihev bikim. Ez ê bo ku pezê reş/bizin û nêrî bixwin di nav dehîga ku me mehên payîz de hazir/amade kiribû; hembêzek çilo derxînim û di kadîna wan de darxinim/daleqînim.
Dû re ez ê afirên mihikan/mehiyan bi kayê tijî bikim. Paşe, bona mijandina berx û karikên ku nû zayîne, ez ê wana li çîtê piçûk derxinim bibim ba dayikên wan. Sewa ku têr biçêrên, ez ê dîk û mirîşkan derxînim derve; ger di pûnikê de hêk hebin, ez ê wan hêkan bigirim têxim sepeta ku te di dîwêr de darxistiye.
Ez ê yemê /êmê ku li kadînê hatiye amadekirin, bi heman rengî li afirên dewêr belav bikim. Paşê jî kuşneya ku me bi distêr/destar hûr kiribû û du çeng avêtibû nav avê birijînim. Di dawiya dawî de bo taştê ez ê derkevim qatê jor.
Min bona taştê, sewa diya xwe sifreyek xweşik/dewlemend hazir kir. Di sifrê de/Li ser sifrê rûn û çolik, nanê gilgil, çengek kakilên gûzan, zeytûn, mutiye/dims tuyan û tasek şîr heye/hebûn. Vaye rabe diya min, rabe ku em bi hev re taştê bixwin.
Diya min got: “Lavkê min!.. Xwedê pî û baskên te neişîne; Xwedê emrekî dirêj û bi xêr bide te înşelah.”
Piştî vê gotinê ez bi dengê tirimbêlekê bi xwe hesiyam/şiyar bûm. Mixabin, derket holê ku ku ev tenê xewnek bû. Bêguman, ez pir/zêde xemgîn û dilkeser bûm. Paşê min go/gote: Şikir ji Xwêdê re ku xewna min bi Kurmancî bû.
Bimînin xêr û xweşiyê de.
Memdoğlu…
20 Ocak 2022 Perşembe
Yüzleşme!..
Havada muhabbet çiçeği kokusu...
Hüznün boğuntusu akın akın sarıyor ruhumu.
Sonbaharın
altın ve erguvan renkleri,
Kefen
misali örterken yeryüzünü;
Kulak
verdim acı kokan rüzgâr iniltilerine...
Gökyüzü
kızarıyor, bir gün daha bitiyor.
Günbatımının
parlak renkleri yine, yeniden…
Demet
demet ruhumu saran anılar eşliğinde,
Ufuktaki
ağaç dallarını tutuşturuyor.
İç
âlemim bir daha…
Kendisiyle yüzleşiyor.
Bakışların!..
Sessiz
dalgaların ipeksi dokunuşları gibi
Okşarken
burkuk yüreğimi.
İlkbaharın
dingin, yumuşak ahengine sor hasreti!..
Kazma
kürek eşeleyen bendeki “ben”e sor;
Uyumak
kolay ama!..
Sensiz
uyanmak ne zor.
Memdoğlu...
9 Ocak 2022 Pazar
Tuz!..
Şiir nedir dedim?
"Kalbin hüznü, ruhun kelâmıdır!.." dedi meczup.
Kalbin
dile gelmesi sevdanın sırlarını şiir ile dile getiriyorsa,
Şiir mi
sevdayı, sevda mı şiiri ifşa eder dedim!?.
Vakur bir
eda ile baktı gözlerime:
"Susmalı
o zaman" dedi.
Peki,
susmak sevdaya dâhil midir dedim?
Hafifçe
başını sallayıp:
"Yürek
bilir" dedi.
Ateş
olmayan yürekten, duman çıkar mı dedim?
"İç'ten
içe yananı, yakmaz ki ateş" dedi.
Yeni şiir
var mı dedim?
"Yaraya
tuz basıyoruz" dedi.
Tuz
basmak, yarayı yakmaz mı dedim?
"Tuz
yaraya çaredir, yandıkça yakar yarayı.
Ve
yandıkça tuz, daha çok yanar yara.
Hâsılı,
yanmadan tadılmaz,
Tadılmadan
anlaşılmaz.
Tuz yarayı,
yara tuzu besler" dedi,
Bir ah
çekti derinden, usulca veda etti.
Kendisine
münhasır, her kulun var bir derdi.
Kimi basar tuzu, kiminin dünya derdi.
Memdoğlu...