Terör, dün akşam Türkiye’nin kalbinde kanlı ve acı yüzünü bir
kez daha gösterdi. Mesaisini tamamlayarak servis araçlarına binen, sivil, masum
anne ve babalar hedef alındı. Onlar şehadet mertebesine ulaşırken, arkalarında
onlarca yetim ve öksüz boynu bükük çocuk kaldı.
Bu vesileyle Ankara'daki bombalı saldırıda hayatını kaybedenlere
Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa
ve milletimize sabrı cemil diliyorum.
Güzel ülkemin, güzel insanları!
Terörle mücadele yöntemleri içerisinde, teröre karşı en büyük
kalkan ve en etkili mücadele yöntemi iç barıştır, iç huzurdur. Türkiye
Cumhuriyeti’nin fertleri olarak, iç huzurumuzu bozmaya yönelik her türlü
fitneye mahal vermememiz gerekiyor. Sokaklarımıza hendek kazarak bizi
birbirimizden koparmak isteyen uluslararası üst akılların maşalarının,
kalplerimize de hendek kazmalarına müsaade etmeyelim. Ülke olarak uluslararası derin
odaklarca desteklenen yeni terör şebekelerinin saldırılarıyla karşı karşıyayız.
Artık yüz yüze kaldığımız tehlikenin büyüklüğünün
farkına varalım.
Patlamanın Ankara'nın kalbinde -TBMM'ye beş dakikalık
mesafede- ve trafiğin yoğun olduğu akşam saatlerinde, Genel Kurmay ve Kuvvet
Komutanlıklarının bulunduğu İnönü Bulvarı’nda meydana gelmesi oldukça
düşündürücüdür.
Ankara’daki saldırının şekline ve yöntemine bakıldığında, bu saldırının;
“hadi, Ankara’ya saldıralım, bomba
patlatarak insanları öldürelim” denilecek çapta küçük olmadığı, sadece bir
terör örgütünün planından ziyade, uluslararası derin akıllar tarafından uzun
bir müddet üzerinde çalışılmış, planlanmış, geniş kapsamlı bir eylem olduğu
görülmektedir.
Eylemin şekline ve zamanlamasına bakıldığında, saldırı
öncesinde eylemi planlayan odakların, eylemi gerçekleştirdikleri bölgede
günlerce keşif çalışması yaptıkları sonucu ortaya çıkıyor. Saldırının
gerçekleştirildiği İnönü Bulvarı üzerinde onlarca mobese kamerası dışında,
devlet kurumlarına ait çok sayıda güvenlik kameraları da bulunmaktadır. Buna
rağmen, hedef alınan askeri servis araçlarının çıkış saatleri, çıkıştan sonraki
trafik ışıkları, güzergâh üzerindeki cadde ve sokak çıkışları çok iyi bir
şekilde hesaplanmıştır. Tüm bu bilgiler de günleri, hatta haftaları bulabilen
keşif çalışmaları sayesinde ancak elde edilebilir.
Emniyet birimleri, 28 insanımızın öldüğü, 61 vatandaşımızın
yaralandığı bu elim saldırıyı gerçekleştiren teröristin Suriye uyruklu Salih
Necar olduğunu açıkladı. Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan
mültecilerle ülkemize giriş yaptığı anlaşılan teröristin, yalnız başına bu eylemi
gerçekleştirmeyeceği herkesin malumudur. Emniyet birimleri tarafından,
saldırının aydınlatılmasına yönelik gerekli çalışmaların yapıldığı muhakkaktır.
Ancak bu teröristin:
-Hadi, İzmir’den araç kiraladığını kabul edelim. Peki, araca
yerleştirilmek üzere bu miktarda patlayıcıyı kim/kimlerden ve nereden temin
etti?
-Aracın Ankara’ya getirilmesinde hangi güzergâhı izledi?
-Ankara’da kim ya da kimler ile ilişkiye geçti?
Bu soruların cevaplarının bir an önce bulunması, benzer
saldırı planlarını deşifre etmek ve saldırıları engellemek açısından oldukça
önemlidir.
Bu saldırıyla:
-Türkiye’nin bölgesinde belirleyici güç olma politikalarının
önü kesilmek istenmiştir.
-Türkiye’nin dikkat ve enerjisinin, bölgeden iç politikalara
indirgenmesi hesaplanmıştır.
-Hendek stratejisinden istediklerini elde edemeyen
uluslararası üst akıllar, bu ve benzeri saldırılardan medet ummaktadırlar.
-Saldırı faili teröristin, KCK’nın Suriye yapılanması PYD’nin
silahlı unsuru YPG ile ilişkisi olabileceği değerlendirildiğinde -ki YPG’nin uluslararası
istihbarat teşkilatlarının etkisi altında olduğu da göz önünde
bulundurulduğunda- eylemin planlayıcısı olarak Rusya ve gizli haber alma teşkilatı
KGB’nin olabileceğini düşünenlerdenim.
Bu ve benzeri saldırıların olabileceği değerlendirilmiş
olmasına rağmen, hâlâ birileri, devletin kalbini hedef alabiliyor ve bu kadar
büyük çapta bir eylem gerçekleştirebiliyorsa, istihbarat birimleri de ciddi bir
özeleştiri yapmalıdırlar.
Saldırının sebebiyet verdiği acı kadar, TBMM'de grubu bulunan
siyasi partilerin, (AK Parti, CHP ve MHP) teröre karşı imzaladıkları; "Birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve
güvenliğimize yönelik insanlık dışı terör saldırılarını şiddetle kınıyoruz.
Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamacayacaktır"
ifadelerinin yer aldığı ortak metne HDP’nin imza vermemesi çok daha acı
vermiştir.
HDP, hâlâ bir Türkiye partisi midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder