1 Temmuz 2015 Çarşamba

Yalnız Ülke: Türkiye!...

Türkiye, dış politikanın iç politikaya malzeme edildiği çok hassas bir süreçten geçiyor. “Suriye’ye girelim mi, girmeyelim mi?” tartışmaları gündemin öncelikli konusu… Ankara’da konu ile ilgili toplantı üstüne toplantı yapılıyor, tüm detaylar görüşülüyor, her şey en ince ayrıntısına kadar değerlendirilmeye çalışıyor.

Suriye konusunda Doğu (Rusya, Çin ve İran) ve Batı (ABD, AB ve İsrail) bloku ülkelerinin politikaları ve siyasi hamleleriyle yalnızlaştırılan Türkiye, çareyi kendi politikalarına uygun bir çözüm modelinde bulmaya çalışıyor. “Suriye’ye askeri bir müdahalenin getirisinin ne olacağı, muhtemel bir askeri müdahaleye dünyanın nasıl tepki vereceği, Türkiye’nin nasıl bir sonuçla karşılaşacağı” gibi konular en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmalıdır.

Askeri seçeneğin, Türkiye’nin uluslararası politikaları açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Haklı sebeplerle bile olsa tampon bölge olarak kurulması planlanan yerin Orta Doğu bataklığındaki Suriye olması ve bunu yapacak ülkenin de Türkiye olması,  olumsuz sonuçların doğması için yeterlidir. İngiltere’nin Daily Telegraph gazetesinin daha şimdiden “Türkiye IŞİD ve Kürtleri durdurmak için Suriye işgaline hazırlanıyor” manşeti buna en güzel örnektir.

“Sözlük anlamıyla “Tampon Bölge” (Buffer Zone), düşman birlikleri, grupları ya da milletleri birbirinden ayırmak için oluşturulmuş ara bölgeye denmektedir. Tampon bölgeler, genellikle askerden arındırılmış bölgelerdir ve tarafsızdırlar. Tampon bölgeler, karşıt gruplar arasında şiddet eylemlerini engellemek, göç akınını önlemek suretiyle emniyet ve asayişi tesis etmek, terörist saldırıların ve sızmaların önüne geçmek, doğal çevreyi korumak, yerleşim birimlerini sınai kazalardan ve felaketlerden korumak gibi çeşitli amaçlarla oluşturulabilir. Ancak bu yöntemi kullanmanın hukuki şartları ve yolları üzerinde genel bir düzenleme olmadığı gibi, yerleşik bir teamül de bulunmamakta.”*

Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde oluşturmak istediği tampon bölgeyi kendi güvenliği için oluşturacak ama iç politikadaki yansımaları çok farklı olabilecektir. Türkiye’yi IŞİD terör örgütüne yardım etmekle suçlayan içimizdeki İrlandalılar, Brütüsler bu kez yapılan ya da yapılacak olan operasyonun PYD’ye yönelik olduğu yaygarası ile halkı sokaklara çıkaracak ve bir kez daha 6-8 Ekim olaylarına benzer olayların meydana gelmesine sebebiyet vereceklerdir.

ABD -Orta Doğu’daki çıkarları için Türkiye’ye ihtiyacı olması nedeniyle- Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik muhtemel bir askeri operasyonuna karşı çıkmayacaktır. Oysa aynı ABD, PKK ile mücadelesinin etkin olduğu yıllarda Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde bir tampon bölge oluşturma isteğine onay vermemişti.

Suriye muhalefetine (ÖSO) yardım konusunda bahane üstüne bahane üreten ABD, değişen şartlara göre PYD’yi ve IŞİD’i kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. IŞİD ile mücadele adı altında PKK’nın Suriye yapılanması PYD’yi silahlandıran ABD, Esed güçleriyle çatışan IŞİD militanlarına ise göz yummaktadır.

Peki, Suriye bir tuzak mı? Bence evet. Türkiye bu noktada çok daha dikkatli davranmak zorundadır.  Suriye’ye girecek olan Türkiye askerini, Esed ajanları, IŞİD ve PYD militanlarıyla diğer yerel güçler karşılayacaktır. Yıllardır Irak ve Suriye sınır hatlarının güvenliğini sağlayamamış olmamız,  oluşturulması düşünülen tampon bölgenin nasıl ve ne şekilde korunacağı sorularını da akıllara getiriyor.

Murat Karayılan’ın, “Açıkça söyleyelim. Eğer onlar Rojava’ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz. O zaman Türkiye’nin tümü bir savaş sahasına dönüşür” tehdidi de göz önünde bulundurulursa; Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi demek, PKK ile var olan cepheyi daha da genişletmesi demektir. Askıya alınmış olmasına rağmen, “Çözüm Süreci”nin tamamen sona ermesi demektir. Türkiye’nin Orta Doğu’daki bataklığa bulaşması demektir. Türkiye’nin Suriye’deki ateş çemberine müdahil olması demektir.

Türkiye, son dönemlerde Irak Kürtleriyle gerçekleştirdiği ekonomik ve ticari entegrasyonu Suriye Kürtleriyle de gerçekleştirmelidir. Konjonktürel şartlar, Türkiye’nin komşuları olan Kürtlerle her alanda entegrasyonunu zorunlu kılmaktadır.

Sözün özü: ABD hâlâ Türkiye’nin onay vermediği 1 Mart tezkeresinin faturasını kesiyor.

*http://sahipkiran.org/2014/10/07/tampon-bolge/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder