Sözcüklerim
yetmiyor uzaklara…
Her
biri, binlerce kilometre mesafeye kanat çırpan kuşların kanatlarında seyr-i
âlemi aşan kelimelerimin varabileceği son nokta,
Saçlarının
tek telinden ibaret...
Kâinatın,
mozaik edasıyla neşrettiği tüm ahengi, bir dalgıç misali gün yüzüne çıkarmanın
haklı gururunu yaşarken sıfatlarım,
Seni
görünce, gerisin geriye atıyor adımlarını.
Gülümsemenin
peşi sıra, küçülüp, nokta halini alan bir çift ışık huzmesinin üzerinde
oluşturacağı tahribatı biliyor çünkü?
Seni
anlatabilmek gibi ağır bir yolu arşınlayıp, vuslata ereceği iddiasını
savururken etrafına,
Yirmi
dokuz harfin oluşturabileceği tüm kombinasyonların adının ilk harfine kâfi
geldiğini fark edince,
Birer
birer düşüyor süngüler; ağır yenilgiler alarak…
İçerisinde,
herhangi bir yerinde, bir mısrada, bir harfte…
Noktada
bile olsa, seni tarif edebilme avuntusu, kendini imkânsızlığın tesellisinde
buluyor her seferinde.
Var
olduğun düşüncesi,
Yokluğunun
kıyametinde eridi eriyeli sükûtun gölgesinde tazeliyor sabahlar...
O
gölgelik ki doğan günün hükümsüzlüğünde geçirilen saatler boyu,
Boylu
boyunca uzanan kumsal…
Ve
sen!
Gerçeği
binlercesine kâfi gelen bir masal!
Masal!…
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder