Başbakan
Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti teşkilatlarına “Seçime
hazırlıklı olun” talimatıyla birlikte, Türkiye gündemini ilk sırasına yeni
hükümet kurma arayışları değil, olası muhtemel bir erken seçim meşgul etmeye
başlamışken Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde sivilleri hedef alan bombalı
saldırıyla, yıllardır yüz yüze kaldığımız terörün acı ve kanlı yüzüyle maalesef
bir kez daha yüzleştik. Suruç’taki menfur saldırıda 31 vatandaşımız öldü
100’den fazla vatandaşımız da yaralandı.
Terör,
etki alanı geniş olan ve insanlığı tehdit eden uluslararası bir sorundur.
Terörün ne dini, ne de kimliği vardır. Terör her yerde terördür. Bu vesile ile
Suruç’ta sivillere yönelik düzenlenen bombalı saldırıyı kınıyor ve
lanetliyorum. Bu saldırı ile Türkiye, Orta
Doğu’daki savaş ortamına sürüklenmek isteniyor.
9
Temmuz 2015 tarihli, "Erken Seçim
Gerekli mi?" başlıklı yazımızda, "Türkiye’nin
“Yeni anayasa, Çözüm Süreci, Suriye ve Orta Doğu, AB ile ilişkiler ve ekonomik
istikrar gibi çözüm gerektiren sorunları varken... yakın zamanda yapılacak bir
erken seçim lüksü yoktur…" derken, bu ve benzeri olaylara dikkat
çekmeye çalışmıştık.
19
Temmuz 2015 günü, Fırat Haber Ajansı ANF’ye verdiği demeçte: "Halkımız meşru savunma örgütlenmesini
ve bilincini de geliştirmeli. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde
değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmeli. Tüm halkımız silah almalı,
bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli..." diyen KCK Yürütme
Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın açıklamasından bir gün sonra PKK, Adıyaman
Kömür beldesi Kurk ve Derinsu mevkilerinde arama tarama faaliyeti yapan
güvenlik güçlerine yönelik düzenlediği silahlı saldırıda bir askeri şehit
etmiş, iki askeri de yaralamıştır. “Barış” kelimesini ağızlarından düşürmeyen, “Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve
bilincini geliştirmeli” diyen Cemil Bayık’ın düşünce yapısı ile bu ülkeye
“çözüm” gelmez.
Suruç’ta
meydana gelen patlamadan hemen sonra, Orta Doğu’da emperyal güçlerin taşeronluğunu
yapan KCK, “Bu katliamdan birinci
derecede IŞİD'i destekleyip büyüten AKP Hükümeti sorumludur. Bu gençlerin
katili doğrudan AKP hükümetidir. AKP'nin Kürt düşmanlığı temelinde IŞİD’le
kurduğu ilişkiler ve ittifak bu katliamı ortaya çıkarmıştır” diyerek, her
zaman yaptığı gibi kolaycılığa kaçmış, Türkiye’ye yönelik düşmanlığını bir kez daha
tescil ettirmiştir.
Bir
hafta önce katıldığı bir televizyon programında “PKK silah bırakmalıdır” diyen
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş, Suruç’taki patlamaya
ilişkin yapmış olduğu yazılı açıklamada, “Halkımız,
siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi
bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir. Parti
binalarımıza giriş çıkışlar, toplu eylem ve etkinliklerin yapıldığı yerler
mutlaka özel olarak güvenliği sağlanan yerler haline getirilmelidir” akıllara ziyan sözleriyle, provokasyonlara
zemin hazırlamıştır. Nitekim 20 Temmuz gecesi, başta İstanbul olmak üzere
Türkiye’nin birçok yerinde polis noktalarına yönelik saldırılar düzenlenmiştir.
IŞİD,
Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen Batı’nın bir projesidir. Batı’nın
Orta Doğu’da PKK ile kurduğu stratejik ortaklık da bu projenin devamı olan bir
projedir. Türkiye Orta Doğu’daki ateş çemberine çekilmek istenmektedir.
Ortada
bir facia varken, kan ile beslenen kimi çevreler, acı üzerinden siyasi kazanç
elde etmeye çalışıyorlar. Suruç'ta yaşanan bu acı üzerinden siyasi hesap gütmek
namertliktir, alçaklıktır. Bu nasıl bir halet-i ruhaniyedir ki ortak acılarımız
bile "ötekileştirilmeye" çalışılıyor, yazık, çok yazık...
Suruç’taki
bu elim olay, 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’da meydana gelen ve 52 vatandaşımız
ölümüne, 146 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan patlamalar öncesindeki
istihbarat zafiyetini bir kez daha açığa çıkarmıştır.
Suruç'taki
olay partiler üstü bir vakıadır. Provokasyonlara mahal vermemek adına, TBMM'de
temsil edilen siyasi partiler, vakit kaybetmeden bir an önce ortak bir kınama
metni yayınlamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder