Son
günlerde PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturduğu koridorun, Ceyhun Bozkurt'un
"İmralı Tutanakları" kitabında yer verdiği, Öcalan ile BDP heyeti
arasında 3 Nisan 2013 tarihinde gerçekleşen görüşmede, Öcalan’ın PYD'den
Haseke'yi bırakmamalarını istediği, "Sonra Hatay'a, Afrin'e doğru
ilerleme olabilir" dediği iddiaları, gündemin yeni tartışma konusu oldu.
Öcalan, Suriye’den çıkartılmadan önce, PKK’nın eyalet
teşkilatlanmalarından sözde Güneybatı Eyaleti (Gaziantep'in -İslâhiye hariç-
tamamı, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya'nın Hekimhan, Arguvan, Arapkir
ilçelerinin bir kısmı, Kilis) ile Toros-Akdeniz Eyaleti (Hatay, Adana, İçel,
Antalya, Osmaniye, Gaziantep'in İslâhiye ve Nurdağı) kendisine direkt
bağlı olan, örgütün üs kurmak ve taban edinmek için en ağırlık verdiği yerler
arasında idi. Yani Öcalan Suriye’de bulunduğu dönemlerde de Türkiye üzerinden
Akdeniz’e bir koridor açmayı hedeflemişti. Dolayısıyla Ceyhun Bozkurt’un
kitabında yer verdiği iddianın doğru olma ihtimali yüksektir.
Yıllardır, Türkiye kendi iç sorununu -Kürt Sorunu- kendi iç
dinamikleriyle çözmek zorunda olduğunu, sürece dışarıdan yapılmak istenen her
türlü müdahaleye engel olması gerektiğini dile getirdik.
Oslo Görüşmeleri’nden sonra, Kürt sorununu kendi iç dinamikleriyle çözme
gayreti olumlu sonuçlar vermeye başlamışken, (Türkiye süreci sonuçlandırma
konusunda ağır hareket etti ve süreçteki inisiyatifi maalesef kaybetti)
Suriye’de başlayan karışıklık ve beraberinde meydana gelen iç savaş,
Türkiye’nin iç siyasi dengelerini bozmakla kalmamış, dış politikadaki
dengelerini de derinden etkilemiştir.
KCK Yürütme Konseyi üyelerinin son on gündeki açıklamalarına
bakıldığında, bölgenin geleceği açısından izlenecek politikaların
ipuçlarını görmek mümkün olabilmektedir. Önce Duran Kalkan’ın
Irak Kürt Bölgesi Başkanı Barzani’nin KDP’sine ilişkin, “Eski dengeler
değişti, ilişkiler tükendi. Yeni ilişkiler ortaya çıkacak. Kürt siyasetinde
kendisini merkezi gören Güney yönetimi tükendi. Güney Kürdistan siyaseti de
KDP-PKK ilişkileri de yeniden şekillenecek”ifadeleri.
Ardından KCK Eşbaşkanı Bese Hozat’ın “PKK bir Kuzey Kürdistan
örgütü değil, PKK ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir partidir, bir örgüttür.
Kürtler sadece Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de yaşamıyor. Kürtler Suriye’de de
yaşıyor, Rojava’da da yaşıyor, Irak’ta da yaşıyor, İran’da da yaşıyor, dünyanın
dört bir tarafında da yaşıyor. Özelde de Kuzey Kürdistan dışında Irak, İran,
Suriye Kürdistanı’nda da Kürtler ciddi bir katliam ve soykırım politikaları
altında”açıklaması.
Ve KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, “KDP 13 yıldır olduğu gibi
Kürt demokratik hareketini, Kürtlerin Türkiye’deki siyasi temsilcisi olan
güçleri, ya da bu siyasi temsili yapan partiyi değil de, Kürtler üzerinde yeni
koşullarda inkâr ve imha sürecini sürdüren, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt
halkına karşı bir özel savaş yürüterek kültürel soykırımı zaman içinde
tamamlamak isteyen AKP’yi destekledi. Bu politikasını 7 Haziran seçimlerinde de
sürdürdü” beyanı, ABD’den aldığı destekle, Peşmerge
güçleriyle bir çatışmayı göze alabilecek kadar şımarıklaşan PKK-KCK’nın
bölgenin yeniden şekillendirilmesinde Barzani’yi devre dışı bırakmaya çalıştığı
görülmektedir. Böyle bir ihtimal Türkiye’yi hem iç politikada, hem dış
politikada sıkıntılı bir duruma düşürecektir.
Orta Doğu’nun yeniden şekillendiriliyor olması elbette ki bizi doğrudan
ilgilendiriyor. Yeniden çizilecek sınırlar dış politikadaki tercihlerimizle
birlikte, büyük emekler vererek seçim öncesi askıya aldığımız Çözüm Süreci’ni
de farklı bir mecraya taşıyacaktır.
Bölgede IŞİD’e karşı savaşan, ABD ve Batı’nın bölgedeki stratejik ortağı
olarak hareket eden, Suriye’de defakto bir Kürt bölgesi oluşturan, uluslararası
kamuoyunun sempatiyle baktığı bir PKK-KCK gerçeği varken, Türkiye’nin bu
saatten sonra bölge ve konjonktürel gelişmeleri de göz önünde bulundurarak
“Çözüm Süreci” konusunda yeni bir yol haritası çizmesi gerekmektedir.
-ABD’nin Peşmerge’ye doğrudan silah yardımından vazgeçtiğini
açıklamasının ardından (Savunma Bakanı Carter’in, Senato Çalışma Komitesi’ne
bir mektup gönderdiği, mektubunda Peşmerge’nin hiçbir eksiğinin olmadığını ve
gerekli desteğin kendilerine verildiğini belirterek, “Kürtler’in ve diğer muhalif
grupların doğrudan silahlandırılması, Irak’ın toprak bütünlüğü ve güvenliği konusunda
ABD’nin dış stratejisinin altüst olmasına neden olacaktır” dediği.) PKK-KCK-Kandil,
Orta Doğu’da ABD’nin belirlediği politikalara paralel hareket etmektedir.
-PKK-KCK’nin hedefi, ABD ile Orta Doğu’daki stratejik ortaklığını uzun
vadeye yayarak (askıya alınmadan önce Cemil Bayık’ın ABD’nin gözlemci ülke
olarak “Çözüm Süreci”ne müdahil olmasını istemesinin nedeni de anlaşılmıştır.)
kazanımlarını genişletmek.
-ABD, Orta Doğu petrolünü Akdeniz’e
bağlayacak yeni bir koridor açmak için Suriye’nin kuzeyinde otonom bir Kürt
devleti kurulmasına destek verecektir.
-Kendi menfaatleri nihayete erdikten
sonra, ABD; her zaman yaptığı gibi PKK-KCK’yı da Orta Doğu bataklığında yüzüstü
bırakacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder