Kalp,
Allah'ın nazargâhıdır. Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz “Allah sizin yüzünüze,
endamınıza bakmaz; sadece kalbinize bakar” mübarek sözüyle, bu hakikate dikkat
çekmiştir.
Yine Nu’man
b. Beşir’den rivayet edildiğine göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Dikkat
edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün
vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O,
kalptir.” (Buharî, İman, 39)” Kalp,
hakiki aşkın yaşandığı vuslat yeridir.
Ebu
Hureyre’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kalp (bedenin) sultanıdır ve onun orduları vardır. Sultan düzgün/iyi olursa
askerleri de düzgün/iyi olur. Sultan bozuk/kötü olursa orduları da kötü olur.
Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın
tercümanıdır. Eller (tebaasını kuşatan) kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır.
Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Dalak ve böbrekler (kendisine yönelen
tehlikeleri bertaraf eden) tuzaklarıdır. Akciğer (hayatın kaynağı) nefestir.
Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur, sultan kötü olursa askerleri de kötü
olur.”
İmamı Gazâli (k.s) :
“Kalp bir şehrin yahut memleketin hükümdarı gibidir. Beden ise nefsin vatanı,
memleketi ve şehri gibidir. Bedenin diğer organları ve kuvvetleri sultanın
işçileri ve sanatkârları gibidir. Akıl ve düşünce ona yol gösteren müsteşarları
ve vezirleri gibidir. Şehvet ve arzu beden ülkesine yiyecek ve içecek taşıyan
bir hizmetçi gibidir. Öfke ve hamiyet sultanın muhafızları gibidir. Ülkeye
erzak taşıyan şehvet ve arzu yalancı, habis ve düzenbaz olduğu halde samimi
görünür. Samimiyet görüntüsünün altında korkunç kötülükler ve öldürücü zehirler
vardır. Onun asıl vazifesi düşüncelerinde samimi olan vezirlerin düşünce ve
tedbirlerine karşı çıkmaktır. O, itirazlarından bir an bile geri durmaz. Beden
ülkesinin sultanı hikmetli veziri ile istişare ederek bu habis hizmetkârın
iğvalarına aldanmaz, ondan yüz çevirirse asıl, söylediklerinin doğru ve hakikat
olmadığını tespit eder, muhafızları onu tedip eder, vezir yönetimi altına alır.
Kendisini ve avanesini sultana boyun eğdirirse ülkenin işleri düzelir, adalet
hâkim olur. Nefis akıldan yardım alır. Gazab’ın hamiyeti ile edeplenirse,
öfkeyi şehvete musallat ederse bütün kuvvetleri düzene girer ve ahlakı
güzelleşir” der. (Gazâlî, İhya, III. 7, Dâru’l-Fikr, Beyrut)*
Bedenlerimizin
dış görünüşü için her türlü masraf ve süsten kaçınmayan bizler, aynı
hassasiyeti kalbimizin güzelliği ve süsü için gösteremiyoruz maalesef.
Kalbin en
büyük düşmanları nefis ve şeytandır. Şeytan kalbe vesveseyle yaklaşır, nefis
kaleyi içten içe fethetmeye çalışır. Kalbi nefsin ve şeytanın saldırılarından
korumak için iman ve aklımızı, rahmani yönde kullanmalıyız. Akıl rahmani yönde
kullanılırsa, iman daha da güçlenir. İnsan iradesini Allah (C.C) yolunda
harekete geçirmeyen bir akıl, şeytani bir akıldır.
Beden
ülkesinin hem sultanı hem hükümdarı olan kalp; ilim, hikmet ve iman nuruyla
kâinatı mamur edebilecek kadar güçlü bir kumandan iken; kin, öfke, intikam, kibir
gibi zaaflarıyla ülkesini felakete sürükleyebilecek kadar aciz olabiliyor.
Dünya ve
ahret saadetimiz için: Kör olmalıyız, yani harama nazar etmemeliyiz.
Sağır olmalıyız, yani, Hak’tan gayrısını dinlememeli ve duymamalıyız. Dilsiz
olmalıyız, yani, dilimize Hak’tan başka söz söyletmemeli, konuşmamalıyız.
Şehr b. Havşeb der ki, bir heyet olarak Ümmü Seleme validemize giderek
dedik ki: “Ey müminlerin annesi, Allah Resulü senin yanında iken en çok yaptığı
dua ne idi?” Onun en çok yaptığı duanın şöyle bir dua olduğunu söyledi.
“Ey kalpleri bir halden diğer bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi
senin dinin üzere sabit kıl.” ben kendisine “Ey Allah’ın Rasulü neden bu duayı
çokça yapıyorsun.” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hiç kimse yoktur ki onun
kalbi Allah’ın parmakları arasında olmuş olmasın, dileyenin kalbini düzeltir,
doğru yola kor, dileyenin de kalbini kaydırır, yoldan çıkar.” Hadisin ilk
ravisi Muaz sonra şu ayeti okur! “Ey Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra
kalplerimizi saptırma katından bize rahmet bahşet. Şüphesiz sen bağışı en çok
olansın.” (Tirmizi, Daavât, 89)*
Sonsuz bir
huzur-u kalb için, beden ülkesinin sultanına, kalbimize mukayyet olmalı, manevi
iklimin en güzel meyvesi olan Ramazan ayını emredildiği şekilde dolu dolu
geçirmeye, Allah’ın (C.C) bu sonsuz rahmetinden nasiplenmeye gayret etmeliyiz.
Ey kalpleri halden hale evirip çeviren Allah’ım! Kalbimize hakikat üzere
sebat ihsan eyle...
İğva: Ayartmak, azdırmak, baştan çıkarmak
* http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/beden-ulkesinin-sultani/6097
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder