HDP’nin parti olarak seçimlere katılması, Demirtaş ve parti
yönetiminin iradeleri ve kararıyla olmamıştı. Bu konuda çok farklı
değerlendirmeler ve yorumlar yapılmış olsa da Öcalan’ın onayı ve rızası olmadan
ne Demirtaş, ne de HDP yönetimi böyle bir karar alamazdı. Böyle bir kararın
alınması Öcalan’ın onayı sonrası gerçekleşti.
Parti olarak seçimlere katılacakları kesinleştikten sonra, HDP
Eş Başkanı Selahattin Demirtaş 17 Mart 2015 tarihinde, grup toplantısında
yapmış olduğu konuşmada, HDP'nin AK Parti ile herhangi bir pazarlığının ve
işbirliğinin olamayacağını belirterek, "Biz bir pazarlık hareketi,
pazarlık partisi değiliz. AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla
olmayacak. Kirli bir alışveriş, işbirliği asla olmadı, asla olmayacak" sözleriyle dile getirmişti.
Başkanlık sistemine parti olarak karşı olduklarına belirten
Selahattin Demirtaş; "Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça
HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın. Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız.
Seni başkan yaptırmayacağız" demişti.
Demirtaş’ın Meclis grubunda yapmış olduğu bu konuşma günlerce
gündemin ana konularından biri olmuştu. Yine hatırlanacağı üzere Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözleri o
günlerde Twitter’da dünya gündemine bile girmişti.
Demirtaş benzer bir açıklamayı, HDP Batman İl Örgütü’nün 1.
Olağan Kongresi’nde; “Biz
Başkanlık sistemine destek vermeyeceğiz. Türkiye'nin başkanlık sistemine değil,
yerel yönetimleri güçlendirilmesine ihtiyacı var" diyerek dile getirmişti.
Peki, her şeye rağmen Demirtaş böyle iddialı bir söylemi
hangi nedenlerle dile getirdi? Bunda amaç, HDP’nin barajı geçmesi için
kendisine lazım olan oylardı. Demirtaş bu ifadelerle kimlerin oyunu almayı
hedefliyordu? “Cumhurbaşkanı Erdoğan
Başkan olmasın da kim olursa olsun” diyen
Taksim-Gezi olayları güruhu ve Erdoğan karşıtlarından tabii ki. Bunda başarılı
olur mu? Bunun cevabı ancak 8 Haziran sabahı verilebilir.
Son değerlendirmeler HDP’nin oy oranının barajı geçme
bandında olduğu yönünde. HDP’nin barajı aşması durumunda Selahattin Demirtaş,
AK Parti’nin içerisinde başkanlık sistemine de yer veren anayasa değişikliğine
hayır diyebilecek mi? Diyemez. Öcalan’ın evet diyeceği bir şeye HDP ve Demirtaş
hayır diyemez. Öcalan’ı karşısına aldığı anda da Demirtaş tasfiye edilecektir. PKK
ve Kandil üzerindeki otoritesi tartışılmaya başlanan Öcalan’ın, HDP seçmeni üzerindeki
etkinliği ve otoritesi devam etmektedir.
Barajı geçmesi halinde Demirtaş ve HDP’in seçim döneminde
verdiği sözleri unutacağını, siyaset literatürüne Demirel ile giren “dün
dündür, bugün bugündür!” anlayışının bu
kez de HDP’de tezahür edeceğini düşünenlerdenim. Neden derseniz? Bu noktada
kilit yine Öcalan’dır derim. Ve yine “Öcalanistlerin”
her kelimesini kutsal bulduğu Öcalan’ın açıklamalarına müracaat ediyoruz.
Sonuç mu? Buyurun “Türkiye
Cumhuriyetine, cumhuriyete reform gerekiyor. Bunu tartışmaları için söylüyorum.
TBMM yerine iki organ öneriyorum. Aslında geçmişinde de biraz var. Bir
Cumhuriyet Senatosu öneriyorum. MGK yerine Güvenlik ve Savunma Konseyi, Anayasa
Konseyi kurulmalı. Bir de yarı başkanlık benzeri ve Başkanlığın seçtiği
Hükümet…” (Abdullah
Öcalan, 04 Mayıs 2005 Tarihli Avukat Görüşme Notları’ndan)
Sadece seçime parti olarak girme kararı değil, HDP’nin
açıkladığı seçim bildirgesi de dikkatlice incelendiğinde, bildirgedeki tüm
maddelerin esin kaynağının Öcalan olduğu görülecektir.
Yani, barajı aşması halinde, Selahattin Demirtaş seçimden
önce tükürdüğünü, seçimden sonra temizleyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder