Son
dönemlerdeki siyaset dilinin, Türkiye’nin sosyal ve toplumsal dokusunda
hissedilir derecede kutuplaşmalara ve kamplaşmalara sebebiyet verdiğini
defaatle dile getirdik. 30 Mart’taki yerel seçimlerde net olarak görülen bu kamplaşma,
genel seçim çalışmalarında daha da derinleşmiştir.
Siyasi
partiler seçimin son düzlüğe girdikleri bugünlerde, kimi siyasi parti yandaşlarının şiddetine
tanık oluyoruz. Çoğu sözlü sataşma
şeklinde olan ve geçiştirilen bu tartışmalar, kimi yerlerde sopalı ve silahlı
kavgalara dönüştü. Seçimden ziyade savaş
meydanlarını andıran olaylarda maalesef yine masum insanlar yaşamını kaybetti.
Geçtiğimiz
hafta içerisinde Şırnak’ın İdil ilçesi Kuzluca köyüne, seçim çalışması için
giden HDP’li grup, köyde milletvekili adayları posterleri ile parti
bayraklarını asmak istemesi üzerine, Hüda-Par üyesi köy sakinleriyle aralarında
yaşanan tartışma sonucunda, HDP’li grup içerisindeki bir kişinin silahla
karşılık vermesi sonrası yaralanan Muhammet Şerif Şimşek ile Abdulcelil
Talayhan kaldırıldıkları Nusaybin Devlet Hastenesi’nde hayatlarını kaybettiler.
Saldırıları lanetliyor, silah gölgesinde siyaset yapmaya çalışmanın acizlik ve
basiretsizlik olduğunu belirtmek istiyorum.
Hatırlanacağı
üzere, IŞİD’in Kobani’ye saldırması sonucu 6 Ekim 2014 tarihinde KCK’nın yapmış
olduğu “serhildan/isyan” çağrısına,
HDP’li yöneticilerin de destek veren açıklamaları sonrası başlayan olaylarda
dükkânlar yağmalanmış, kamu binaları yakılmış ve yıkılmış; onlarca masum sivil
vatandaş hayatını kaybetmişti. Arkadaşlarıyla birlikte kurban eti dağıtırken
vahşi bir şekilde öldürülen 16 yaşındaki Yasin Börü’nün fotoğrafları
hafızalardaki tazeliğini hâlâ korumaktadır.
Bölgede
uzun yıllardan beri aralarında husumet olduğu bilinen Hüda-Par ve HDP tabanları
arasında yaşanacak yeni bir çatışma, bölge için acı, kan ve gözyaşından başka
bir şey olmayacaktır. Bu sebeple, başta HDP olmak üzere kendileri için
demokrasi talep edenler, samimiyetlerini seçim çalışmalarını sürdüren diğer
partilere tahammül ederek göstermelidirler. Bölgede kendileri gibi düşünmeyen
Kürtlere hayat hakkı tanımayan ve elinde silahı bir tehdit unsuru olarak
bulunduran PKK, bölge için olduğu kadar, Türkiye’nin iç barışı ve huzuru için de
en büyük tehdittir.
Bu
saldırı ve cinayetler, Türkiye partisi
olma iddiasındaki HDP’nin hazımsızlığının göstergesi olmakla birlikte, seçime
bağımsız adaylarla giren ve bölgede milletvekili çıkarması muhtemel Hüda-Par'ı
engelleme amaçlıdır. KCK-PKK gölgesinde
siyaset yapan bazı HDP mensuplarının, bölge insanını ötekileştiren ve tehdit
eden ve söylemlerinden bir an önce vazgeçmeleri gerekmektedir.
Bir
başka saldırı olayı ise Samsun’da yaşandı. Cumhuriyet Meydanı’nda HDP’nin
düzenlenmek istediği miting alanına girmek isteyen “Burası Samsun, buradan çıkış yok” diye
slogan atan gruba izin vermeyen ve zamanında müdahalede bulunan güvenlik
güçleri, bir facianın yaşanmasına da engel olmuştur. Her ne saikle olursa
olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına göre meşru olan bir partinin
mitingini hedef alan bir saldırı, devlete yapılmış bir saldırıdır. Devletçe
meşru olan bir siyasi partiyi gayrı meşru olarak görmek, devletin meşruiyetine
gölge düşürmek değil midir?
HDP,
kendilerine yönelik saldırılar karşısında takındığı tavrı, HDP’lilerce Doğu ve
Güneydoğu’da kendilerinden farklı düşünen insanlara (ister Kürt, ister Türk…)
yönelik yapılan saldırılara da göstermelidir.
Hangi
siyasi partiye yapılmış olursa olsun, bu ve benzeri tüm saldırıları şiddetle
kınıyorum. Beğenir veya beğenmezsiniz, meşru olarak seçimlere giren tüm partilere
saygılı olmak zorundayız. Sorumluluk sahibi olmaları gereken siyasi parti
temsilcilerinin ölçüsüz söylemleri,
seçim meydanlarının bu hale gelmesine neden olmuştur. Her vatandaşın bir
oyu vardır ve vatandaşın istediği partiye oy verebilmesi, demokrasinin
gereğidir.
7
Haziran Milletvekili Genel Seçimi’nin ayrışma ve kutuplaşma değil, ülkemize birlik
ve huzur getirmesini, milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allah’tan niyaz ediyorum.
Huzurla
kalın efendim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder