2012
yılının son aylarında “Çözüm Süreci” başlatıldığında, çözümün zor ve zahmetli
bir süreç olduğuna vurgu yapmıştık. Çözüm istemeyen derin odakların kritik
zamanlarda ve kritik yerlerde süreci sabote edebilecek provokasyonlara
başvuracaklarına dikkat çekmiştik. İki buçuk yıllık süre içerisinde, süreci sonlandırabilecek
ciddi badireler ile karşılaşılmış olsa da “kan emiciler”in hevesleri kursaklarında
kaldı.
Hatta
geçtiğimiz hafta içerisinde önce KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık Alman WDR ve NDR
televizyonlarına yapmış olduğu açıklamada: “PKK
adına Alman halkından özür dilerim. Bir daha böyle şeyler yaşanmayacak… Artık
savaşa yeter diyoruz. Ne biz ne de Türk Devleti savaş sayesinde amacına
ulaşabildi.”dedi. Sonra HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise “Hiçbir siyasi parti düşmanımız değildir,
tamamı bizim siyasi rakibimizdir. Hiçbir partinin adayı, bizim dışımızdaki
partilerin hiçbirinin adayı, bizim düşmanımız değildir. Tamamıyla insanî,
dostani ilişkilerle bu seçim kampanyasını yürüteceğiz.” diyerek, seçim
dönemine ilişkin sert bir üslup kullanmayacaklarının sinyallerini verdi.
Hassas,
hassas olduğu kadar hayatî öneme haiz bir seçim atmosferine girdiğimiz
bugünlerde Ağrı Diyadin’den gelen ve alenen büyük bir provokasyon olduğu belli
olan çatışma haberleriyle birlikte ülke insanı,
“Ne oluyor, her şey bitiyor mu?”
sorularıyla karşı karşıya kaldı. Ağrı’daki provokasyon, 7 Haziran seçimleri
düşünüldüğünde, öncekilerden çok daha ciddidir, ciddiye alınmalıdır.
Öcalan’ın
son Nevruz da okunan mesajında, -PKK içerisinde, azımsanamayacak derecede bir
direnç ile karşılansa da- PKK’ya silahlı faaliyetleri bırakmak için kongre
yapma çağrısından sonra genel beklenti, -ciddi bir provokasyonla
karşılaşılmadığı takdirde- PKK’nın 7 Haziran seçimleri öncesi bu kongreyi
toplayacağı yönündeydi.
Seçimlere
yaklaştığımız bugünlerde “bölge
genelinde seçmen üzerinde etkili olmak için PKK silaha başvurdu” tezi en çok da HPD’yi zor duruma
düşürecektir. Silahın varlığı, daha önce HDP’ye oy vermemiş ama bu seçimlerde
HDP’ye oy verebilecek kesimlerin bu kararından vazgeçmeleriyle sonuçlanır. KCK’nın
muhtemel kongre kararı, Öcalan’ın daha önceki çağrısına rağmen sınır dışına
çıkmayan silahlı unsurların, ülke dışına
çıkmasını zorunlu kılıyor.
Kamuoyu
araştırma şirketlerinin seçim sonuçlarına ilişkin yapmış oldukları
anketlerde, az da olsa AK Parti’nin oy
kaybı yaşandığı, HDP’nin, seçim barajını geçebilecek orana ulaşamayacağı ancak
oy oranında ciddi bir artış olacağı yönündeydi.
Genel
Kurmay Başkanlığı’nın Ağrı’daki çatışmaya ilişkin yayınladığı "Yukarıtütek köyü bölgesinde Bölücü
Terör Örgütü mensubu teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan dört
personelimizin, havadan tahliyesi esnasında bölgeye gelen vatandaşlarımızın,
yaralı personelimize yardımı takdire şayan bulunmuş, vatandaşlarımızın Türk
Askerine olan bağlılığının ve sevgisinin ne denli büyük olduğunu göstermiş,
milletimizin birlik ve beraberliğinin güzel bir örneğini teşkil
etmiştir" bu mesajının bir
başka anlamı da; bölge insanının insani hassasiyetlerinin yüksekliğini, bölgede
insanının artık savaş istemediği, bir an önce barış ve huzuru arzuladıklarının
resmi niteliğindedir.
Başbakan
Ahmet Davutoğlu’nun, Türkiye’nin yoğun gündeminde dikkat çekmeyen “Ben makamın peşinden koşmadım, makam
neredeyse beni kovaladı. O da milletin takdiri, Allah’ın takdiri. Başarısız
olduğumu hissettiğimde başarılı olabileceğini düşündüğün bir arkadaşa bu
emaneti devretmek benim için kutsi görev olur.” açıklaması, aday belirleme
döneminde Başbakan üzerindeki baskının dışa yansıması olarak yorumlanabilir.
Bu
genel değerlendirme ve analizden sonra şu sonuçlara varılabilir:
-“Çözüm
Süreci”, siyasi çekişmelere kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
-Ağrı
provokasyonu, hem devlet; hem PKK içerisindeki derin yapılanmaların istedikleri
anda harekete geçebileceğini göstermiştir.
-Hissiyata
mahal vermeden, ülke barışını bozmak isteyenler -ucu kimlere dokunursa dokunsun-
bir an önce tespit edilmeli, sorumlular hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır.
-HDP’nin
il başkanı, elinde silahı bir güç olarak bulunduran PKK mensuplarını, hangi
mantıkla ve ne adına böyle bir şenliğe davet etmiştir?
-Bu
ve benzeri provokasyonlarının önünün alınması için, PKK’nın bir an evvel silah bırakma
kongresini toplaması elzemdir.
-Süreç
uzadığı/uzatıldığı müddetçe, süreç bölgesel faktörlerin (ABD, AB, Rusya, İran…)
de sabote girişimlerine hedef olabilecektir.
-Çatışmaların
tekrarı durumunda, sadece belli bir kesim değil, tüm Türkiye kaybedecektir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder