Türkiye’nin, bugünkü süreçte IŞİD’e
karşı ABD’nin başını çektiği koalisyonda bulunmayacağını beyan etmesi, doğru
bir karardır. Sonuçta, IŞİD’in elinde 49 Türk rehine var. Her gün bir rehinenin
kafasının kesilerek öldürülmesini gösteren görüntülerin yayınlanacak
olması, Türkiye’de büyük bir infiale sebebiyet
verecektir. IŞİD’in, bu rehineleri Türkiye’ye karşı pazarlık konusu olarak
kullanacağını, 15 Haziran 2014 tarihli
“ORTA DOĞU’DAKİ YENİ VİRÜS: IŞİD” başlıklı yazımızda dile getirmiştik.
Türkiye
böyle bir gerçek ile yüz yüzeyken, son dönemlerde Türkiye’yi sıkıştırmaya
yönelik ortaya atılan bir başka iddia, (Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği propagandası)
Türkiye’yi, sıkıntıya düşürebilecek türden bir iftira. Türkiye’ye yönelik böyle bir karalamayı
maalesef hem Batı medyası, (özellikle de ABD) hem de PKK medyası dillendiriyor.
Türkiye, Suriye’de YPG’nin, Kuzey
Irak’ta ise PKK’nın, IŞİD ile girdiği silahlı çatışmalar nedeniyle bir anda “Batı”nın
sempatisini kazanmasından rahatsız. IŞİD’in elindeki Türk vatandaşı rehineler, iktidarının
elini kulunu bağlamış, Türkiye’nin doğru ve yerinde hamleler yapması engellemiş
durumda.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Batı
medyasının IŞİD’e karşı silahlı mücadele veren PKK’ya övgü üstüne övgü yağdırması,
Türkiye’nin başını ağrıtacak ikinci bir gelişme. Yani PKK, bir anda, ABD ve Batı
için bölgedeki güvenilir müttefik adayı oluverdi.
ABD, Orta Doğu’da hep kendi menfaatlerine göre
politikalar belirler ve uygular. “ABD,
1980’lerin ortasına gelindiğinde bölgeye yönelik iki başlı bir politika
izlemeye başladı. Bir yandan İran-Irak savaşında Bağdat açık bir şekilde
kayırılıyordu. Ancak öbür yandan da ABD’yi düşündüren bölgede bulunan Amerikalı
rehinelerdi. Bu yüzden İran’a da ihtiyaçları vardı. İrangate Skandalı
kahramanlarından olan Manucher Gorbanifar gibiler CIA ile temasa geçerek İran’ın,
rehinelerin bırakılmasında Hizbullah örgütü nezdinde önemli bir rol
oynayabileceği sinyalini yolluyordu. İran,
bu hizmetin karşılığında, Irak’a karşı giderek zayıflayan ordusuna Hawk
füzeleri gibi askeri malzemeler istiyordu.
ABD, bir yandan Irak’a yardım ederken, diğer
yandan da Ulusal Güvenlik dairesinden Yarbay Oliver North gibi yetkilileri
devreye sokuyor ve rehinelere karşı Hawk füzeleri müzakerelerini başlatıyordu.”(*)
ABD
bugün de bölgede benzer bir politikayı sürdürüyor. Bir yandan kendisini
Kürtlerin hamisi olarak göstermeye çalışıyor ama yeterli desteği ve silahı
vermiyor. (Oysaki aynı ABD’nin, yıllardır PKK’ya silah verdiği bilinmektedir.)
Diğer yandan, Kürtler ve Sünni Arapları katleden IŞİD’in silahlanmasına göz
yumuyor. Akıllara şu soru geliyor. ABD, sahip
olduğu yüksek uzay teknolojisi ile bölgedeki en küçük hareketleri bile kontrol
edebiliyorken, IŞİD’e bu silahlar nerede, nasıl, ne zaman ve kimler tarafından
verildi?
Türkiye’nin IŞİD konusundaki politika
belirsizliği, Irak Bölgesel Kürt Hükümeti’ni de hayal kırıklığına uğrattı. Bölgesel
Kürt Hükümeti yetkililerinden Fuad Hüseyin, zor günlerden geçtiklerini; “Amerika
dünyanın diğer ucundan yardımımıza geldi. Ancak yanı başımızdaki Türkiye hiçbir
şey yapmadı. Yardım talebimizi ilettik, gene gelmediler. Ankara ile konuşup, bu
konuyu açık seçik ele almamız lazım. Böyle ilişki olur mu?” diyerek, Türkiye konusundaki hayal
kırıklığını açıkça dile getiriyordu.
Türkiye,
IŞİD ile ilgili olarak uluslararası kamuoyu ve bölge halklarında, hakkında
oluşmuş olan olumsuz imajı giderebilir mi? Evet giderebilir. Türkiye, Irak Bölgesel Kürt Hükümeti ile “Kürt Sorunu”nun
çözümünde olduğu gibi, IŞİD ile mücadelede de işbirliğine gitmeli. Bunu
gerçekleştirebildiği an, özellikle bölgede ve uluslararası kamuoyundaki oluşmuş
olan olumsuz imajı kendi lehine çevirebilecektir.
Bölgede
dikkat çeken bir başka konu ise PKK’nın IŞİD ile mücadelede sadece kendisini ön
plana çıkarmaya çalışıyor olması. Böyle bir hamle PKK tarafından bilinçli
olarak yapılmış, stratejik bir hamledir.
Kandil’in, Peşmerge güçlerine Batı tarafından verilecek silahları engellemeye
çalışması ve bu hususta demeçler vermesi nasıl açıklanabilir? Hâlbuki Peşmerge
güçlerine silah vermemek, IŞİD’in bölgedeki katliamlarını sürdürmesiyle
sonuçlanacaktır.
Başta
ABD olmak üzere Batı dünyası, IŞİD
marifetiyle radikalleşeme eğilimindeki Müslümanlardan kurtulmayı ve Orta
Doğu’yu bir kez daha dizayn etmek istiyorlar.
Senaryo belli: Düne kadar Türkiye ile çatışan bir
PKK'dan, Orta Doğu'da korku salan IŞİD'e kalkan olan Batı’nın yeni müttefiki
bir PKK ve mutlu son…
*Turan Yavuz. ABD’NİN KÜRT KARTI, s. 99, Milliyet
Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder