Gündem oluşturacak açıklamalar yapmak, PKK-KCK üst düzey yöneticilerinin rutin bir işlemidir, geleneğidir. Bir ay içerisinde, kendi aralarında periyodik olarak Türkiye ve dünya gündemine ilişkin, kimi zaman birbirinin kopyası, benzer açıklamalarda bulundular. Bu tür açıklamalarda hedef kitle, örgüt elemanları, örgüt taraftarları ve sempatizanlarıdır. Bu tür açıklamalar, aynı zamanda kamuoyunun algısını yönlendirmeye ve ölçmeye yönelik, psikolojik harekâtın gereği olan açıklamalardır.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile HDP Milletvekilleri arasında gerçekleşen görüşmede, B. Atalay’ın; “Çözüm süreciyle ilgili olağanüstü bir durum yok, aksama yok. Süreç, normal olarak yürüyor. O konuda hükümetimizin kararlılığı tamdır” açıklamasından sonra, HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan da; “çatışmasızlığın sürmesi ve çözüm sürecinin devamı konusunda hükümetin ve Kandil’in bir kez daha irade ortaya koyduğunu” belirtti.
Ardından, PKK’nın silahlı kanadı HPG’in başında bulunan Murat Karayılan’ın PKK’nın aylık yayın organı Serxwebûn Dergisi’nde yayınlanan makalesinde; “Eğer Türk devleti bu çerçevede yaklaşırsa, yani gerekli adımları atarsa süreç devam edebilir. Şayet atmazsa, o zaman sürecin bitmesi de kaçınılmaz bir durum olarak önümüze çıkar… Bu geçen bir yıllık süreci geliştirmekten dolayı asla pişman değiliz. Önder Apo’nun sunmuş olduğu perspektifi ve Newroz’da ilan edilen tarihi deklarasyonu şu anda da doğru görüyoruz ve bu perspektife sonuna kadar bağlıyız.” açıklaması, çözüm sürecinin kazasız belasız devam ettiğinin taraflarca sahiplenilmesi olarak değerlendirilebilir.
Öcalan’ın kendisi gibi Kandil de, Kürt sorununun çözümünü Öcalan’ın özgürlüğünde görüyor. Çözüm Sürecini Öcalan üzerinden yürütmek doğru olsa da Kürt sorununun çözümünü Öcalan’ın özgürlüğüne endekslemek doğru değildir. Çünkü, Kürt sorunu Öcalan ile ortaya çıkmadı, Öcalan yokken de Türkiye’de bir Kürt sorunu vardı. Kangrenleşmiş sorunların çözümünü kişiselleştirmek, sağlıklı ve uzun vadeli bir çözüm getirmez.
“Çözüm Süreci” ve bölge barışını ilgilendiren bir gelişme, bölgedeki Jirki Aşireti’nden gelen açıklamaydı. Şırnak, Hakkâri ve Van çevresinde, PKK’ya karşı yıllarca mücadele eden 30 bin kişilik Jirki Aşireti liderlerinden Cemil Öter, çözüm sürecine destek vererek, “Barış olacaksa PKK’yla helalleşmeye ve her şeyi unutmaya hazırız. Devlet bunu kabul ederse, biz seve seve kabul ederiz ve kucaklaşırız” ifadesi, bölge insanının silahlı çatışma istemediğinin en açık ifadesidir.
Çözüm süreci konusunda, taraflardan net açıklamalar gelmesine rağmen, PKK, süreci zora sokacak eylemlerden de geri kalmıyor. PKK’nın, yol kesme, araç yakma ve kamu görevlilerini kaçırma eylemleri artarak devam ediyor. Kürtlerin özgürlüğü için mücadele ettiğini iddia eden PKK, 17 Mayıs 2014 günü Diyarbakır-Lice’de HÜDA-PAR üyesi Mikail Ayık ile birlikte eşi ve ağabeyine saldırıda bulunabiliyor. Peki, PKK bu ve benzeri saldırıları ne adına yapıyor? Kendileri gibi düşünmeyen, bölgedeki diğer Kürtlere tahammülü olmayan bir PKK, çözüm konusundaki söylemlerinde ne kadar samimi olabilir?
26 Mayıs 2014 günü ise Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesi Çiftlik köyünde köy içi elektrik şebekesi iyileştirme ve bakım çalışması yapan şirkete ait 1 aracı köy merkezinde, 2 aracı ise Çiftlik Köyü Eli Mezrası’nda yakarak, şirket çalışanlarından 6 işçiyi kaçıran ve Türkiye Cumhuriyeti devletini çözümü tıkamakla suçlayan bir PKK, çözüm konusunda ne kadar inandırıcı olabilir?
Çözüm Süreci ve bölge barışını ilgilendiren bir başka gelişme ise çocuklarının PKK tarafından zorla alıkonulduğunu dile getiren bir grup aile, çocuklarının geri getirilmesi için Diyarbakır’da BDP’li yetkililerle görüşmek istemiş, ancak il binası içerisinde yaşanan arbedede, ailelerin bir grup tarafından taş ve sopalarla darp edildiği iddia edilmişti.
PKK tarafından zorla alıkonulan çocuklarının geri gönderilmesini isteyen ailelere ilişkin, önce HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, “Reşit olmayan ve eğer iddia edildiği gibi 15- 16- 17 yaşlarındaki gençler şu veya bu şekilde dağa gitmişlerse, PKK’ya düşen bunları ailelerine iade etmektir. Veya bu şekilde gelenlerin önünü kesmektir.” açıklamasının ardından, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, oturma eylemi yapan ailelerle görüşmesi sonrasında “Sorunun çözümü için Kandil’le diyaloğa geçeceğini” belirtmesi ve BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan’ın, ailelere destek veren beyanları, PKK tarafından çocukları zorla alıkonulan anneler ve aileler için umut verici, güzel gelişmelerdi.
Öte yandan PKK’nın silahlı kanadı HPG tarafından yapılan açıklamada, “Sömürgeci Türk devletinin, Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik çözüm sürecine olumlu bir cevap vermemesine tutum olarak son dönemde Kürdistan gençliğinin gerilla saflarına katılımı yoğunlaşmıştır” denilen açıklamada, “çocukların kaçırıldığı” yönündeki iddiaların psikolojik savaş ürünü olduğunu belirtmesi ise PKK’nın, karşı psikolojik harekâtıdır.
Evet, PKK içerisinde çözüm istemeyen marjinal gruplar var. Çözüm sürecini ve Türkiye’nin iç barışını, bu marjinal gruplara heba ettirmemek, hepimizi görevi olsa gerek…
Huzur ile kalın efendim…
(Bu yazı ilk olarak 29 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder