Yerel seçimlerden
sonra, Türkiye siyasetindeki ilk değişiklik; beklenildiği gibi Barış ve
Demokrasi Partisi BDP’nin, Halkların Demokrasi Partisi HDP ile birleşme kararı
alması oldu. BDP’nin 22 Nisan 2014 tarihinde gerçekleştirilen son grup
toplantısında konuşan Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, artık HDP çatısı altında
siyasi faaliyetlerine devam edeceklerini kararını aldıklarını açıkladı.
Halkın Emek Partisi
HEP geleneğinden gelen tüm partiler, (ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP)
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Aynı gelenekten gelen Barış ve
Demokrasi Partisi BDP’nin ise kapatılmayıp, HDP çatısı altında siyasi
faaliyetlerine devam etme kararı almış olması, Türkiye’nin normalleşmesi ve
demokrasini açısından önemli bir kazanç olmuştur.
Peki, çatı partisi
fikri nerede ve kimler tarafından gündeme getirildi? Bu sürece nasıl gelindi?
14 Kasım 2013 tarihli “Öcalan ve Çatı Partisi” başlıklı yazımızda konuyu
detaylarıyla yazmıştık. (http://www.gazetesiz.com/makaleler/mehmet-memdoglu/ocalan-ve-cati-partisi-122408.html)
Çözüm sürecinin
başladığı 2012 yılı sonbaharından bugüne, BDP’nin Türkiye partisi olamadığını
gören Öcalan, Türkiye’ye hitap edebilecek bir yeni parti kurulmasını istemiş,
Öcalan’ın bu talebi HDP’nin kurulmasıyla gerçekleştirilmişti. O günlerde, HDP
ile Aleviler, sol ve tüm sosyalist kesimlere ulaşmayı düşünen Öcalan;
Diyarbakır’da İslam Konferansı Toplantısı çağrısı ile de dindar Kürtleri BDP
içerisine çekmeyi hedeflemişti. HDP’nin kuruluşu ile Alevi, sol ve sosyalist
kesimlere ulaşıp ulaşmadığı tartışmaya açık olsa da Öcalan, BDP ile dindar
Kürtlere ulaşmada kısmi başarı elde etmiştir.
BDP, üç büyükşehir ve
yedi ilde seçimi kazanmasına rağmen, seçimlerde beklediği sonuçlara
ulaşamamıştır. Seçimlerden sonra gerçekleştirdikleri ilk değerlendirme
toplantısında, özellikle Diyarbakır ve Hakkâri’deki büyük oy kayıplarının
nedenleri partinin yetkili kurumlarında değerlendirilmiş, tartışmalara neden
olmuştur. BDP’nin seçimlerde istenilen başarıyı yakalayamadığı BDP seçmeni
tarafından kısmen de olsa dillendirilmeye ve sorgulanmaya başlanmıştır. Bu iyi
bir gelişme midir? Evet, güzel bir gelişmedir. Şiddet üzerinden politika
üretenler, siyaset yapanlar, şiddetin, silahın ve çatışmanın olmadığı
ortamlarda etkili olamayarak, marjinalleşeceklerdir.
Genelde Kürt siyaseti,
özelde BDP, PKK’nın vesayetinden kurtulamadığı, arınamadığı için istenilen ve
beklenilen başarıyı elde edememiştir. BDP, tüm Türkiye’ye hitap edememiş, yeni
paradigma değişikliklerine gidememiş konjonktürel gelişmelere göre politikalar
belirleyememiştir. BDP, Kürt etnisitesine dayalı politikalardan bir türlü
vazgeçmemiştir.
BDP’nin HDP ile
birleşmesine, Kürt siyasi çevrelerinden çok farklı değerlendirmeler
yapılmaktadır. PKK-Kandil ve BDP içerisinden, kısmi bir direncin oluşacağına,
zamanla bunun da aşılabileceğini düşünüyorum. Neticede BDP ile HDP’nin birleşme
konusunda izlenecekleri yol ve yöntemi ise yine Öcalan belirleyecektir.
Bugün, İmralı ile
Kandil, Kandil ile BDP arasında genelde basına yansımayan ama zaman zaman
yaşanan çekişmeler, PKK’nın silahı bırakmak istememesinin sancılarıdır.
Türkiye, kuruluşundan beri varlığını şiddetle hissettirmiş bir örgütün,
demokratik siyasete dâhil edilmesinin zorluklarıyla boğuşmaktadır.
BDP ve HDP, Kürt
sorununun çözümü için birbirine yakın benzer yöntemleri dile
getiriyorlar. Nitekim HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, BDP ile HDP’nin
birleşme kararını, “Hedef kitlemize göre yeniden bir şekillendirmeyle, yeni
kuruluş sürecini yaşayacağız. HDP grubu sadece meclis grubu olmakla yetinmeyip,
Türkiye’nin geleceğine dönük bir süreci kapsıyor. Toplumun tamamının gelecek
tercihi olacağız. Bu durum sadece Türkiye’yi değil dünyayı ilgilendiriyor. Buradaki
Kürt sorununda çözümün gelişmesi bölgeye ve Ortadoğu’ya da yansıyacaktır. Önünü
açacaktır” diyerek, birleşme sonrası HDP’nin yükleneceği misyon, hedef ve
izleyecekleri yol hakkında ipuçları vermiştir.
BDP ve HDP
birleşmesinden amaçlanan ve hedeflenen, çözüm sürecinin olgunlaştığı bir
dönemde, Kürt siyasetini silahın ve şiddetin gölgesinden arındırılmasıdır.
Böyle bir birleşme ile başarıya ulaşılabilir mi? Türkiye bunu çatışmaların
yaşanmadığı 1.5 yıl tecrübe etmiştir. Şiddetin olmadığı bir ortamda, Türkiye
normale dönecektir.
Unutulmamalıdır ki:
Şiddetin her türlüsünün süregeldiği ülkelerde, toplum arasında
ötekileştirme vardır, kin vardır, nefret vardır.
Toplumun tüm
fertlerinin birbirilerini anlayışla karşıladığı günler temennisiyle…
(Bu yazı ilk olarak 25 Nisan 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder