25 Ağustos 2014 Pazartesi

ÇÖZÜME HEYKEL ENGELİ

Son bir hafta içerisinde Türkiye’de meydana gelen olaylar,  bize; barışın ne kadar zorlu olacağını bir kez daha görme fırsatı verdi.

PKK’nın kurucularından Mahsum Korkmaz’ın Lice’nin Yolçatı köyüne dikilen heykeli, iki yıldır çok zorlu merhalelerden geçen “Çözüm Süreci”nin ne kadar kırılgan olduğunu, çok istenmesi durumunda bu sürecin benzer provokasyonlarla sekteye uğratılabileceğini gösterdi.

Lice’nin PKK açısından -sembolik de olsa- ne kadar önemli olduğunu “Neden Lice?” başlıklı yazımızda anlatmıştık.

Mahsun Korkmaz kimdir?

Diyarbakır Silvan doğumlu olan Mahsum Korkmaz,  PKK’nın kuruluşunda yer almış,  28 Mart 1986 tarihinde Gabar Dağı’nda Türk Silahlı Kuvvetleri ile girdikleri bir çatışmada, bizzat Öcalan tarafından görevlendirilen bir PKK tetikçisi tarafından -derin PKK da denilebilir- öldürülmüştür.

 Şemdin Sakık bu olayı “APO” adlı kitabında; "Mahsum Korkmaz önderliğinde 25 kişilik grup olarak Gabar Dağı'na gönderildik. Sessiz ve kansız bir katliamın kurbanlarıydık. Ama farkında değildik. 28 Mart 1986'da, sadece ekmek bulmak amacıyla gece yürüyüşü yapmak zorunda olduğumuz bir gece, güvenlik güçlerinin pususuna düştük. Bu pusuda bir arkadaşımızın hafif yara alması dışında hiç birimize zarar gelmezken, Apo kişiliğinin sağ kolu Mahsum Korkmaz alnından aldığı tek kurşunla öldü. Kendi aramızda Mahsum'un nasıl vurulduğunu tartıştık. Olay yerine tekrar gittik. Sonuçta içimizden birisinin kurşunuyla vurulduğu kanısına vardık. Bu kişinin Feyzi Aslan (Selim) olduğundan şüphemiz kalmamıştı. Tabancasını olay yerinde bırakmıştı ve olay öncesinde Mahsum Korkmaz ile kavgaya varan bir tartışmaya girmişti. Raporlar yazıp Apo'ya gönderdik. Girişimlerimiz engellendi. Daha sonra Apo, Fevzi'yi bütün bu olanlara rağmen, mükafatlandırdı." diyerek anlatıyor.

PKK’nın buna benzer birçok iç cinayetleri, iç infazları vardır. Benzer bir iç infaz ise (öldükten sonra kahramanlaştırma) PKK’nın bir dönem Avrupa sorumluluğunu da yapan Engin Sincer cinayetidir. "Erdal" kod adlı Engin Sincer, 15 Ağustos 2003'te Kandil’de gerçekleştirilen PKK Kongresinde, dönemin PKK’lı yöneticilerine yönelik yaptığı sert eleştirilerinden sonra, “eğitim atışları sırasında kaza kurşunuyla öldü” uydurmasıyla, PKK tarafından infaz edildi.  PKK, daha sonra Engin Sincer için 2004 yılında Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Seyrantepe köyünde devasa bir anıt mezar yaptırdı.  Pazarcık Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturmada anıt mezar ile ilgili “suç unsuru” oluşmadığı kararı verildi.

Yine, Mahsum Korkmaz heykeline dönecek olursak:

        1-Heykelin yapılışında koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bilgisinin olmaması mümkün değildir. “haberdar değildik” açıklaması, bölgedeki istihbarat zaafiyetini alenen kabullenmek demektir.

     2-Heykel ile “Çözüm Süreci”nde gelinen aşamaya paralel olarak, Öcalan’ın ev hapsine alınması çalışmalarının, toplum nezdinde nasıl bir tepki ile karşılanacağı test edilmek mi istendi? Eğer böyle bir şey amaçlandıysa, maalesef, yanlış yöntem ve yanlış zamanlama seçilmiştir.

        3-“Çözüm Süreci”nin yasa ile güvence altına alındığı bir dönemde, bu tür heykel ve heykelciklerin dikilmesi, sürece yönelik açıktan bir sabote girişimidir. PKK’nın -kendi deyimleriyle- kontrol dışı güçleri engelleme sorumluluğu vardır.

      4-IŞİD’in bir virüş gibi Orta Doğu’da yayılması, bütün halkları tehdit ederken, böyle “ucuz” kahramanlıklara girişmek, çatışmasızlık sürecini sonlandırabilir. (nitekim PKK, Ağrı’da bir karakola saldırırken, Bingöl'ün Genç İlçesi Servi Beldesi'nde de özel bir şirkete ait karayolu şantiyesini bastı) Böyle bir durum, en çok da IŞİD ve benzer örgütlere yarayacaktır. Sürecin kaybedeni Türkler ve Kürtler,  yani Türkiye olacaktır.

      5-KCK Yürütme Konseyi Üseyi Sabri Ok’un, Mahsum Korkmaz heykelinin dikilmesiyle ilgili olarak, “Bizim kararımız değildi, kim tarafından yapıldı bilmiyoruz” açıklaması: PKK-KCK içerisindeki çözüm  karşıtlarının -derin PKK’nın- çözüme direnebilecek kadar güçlü olduklarını ortaya çıkarmıştır. 

6-KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, “Devlet ve hükümetin dışında herhangi bir güç ile çözüm olamaz." açıklaması, kendisinin; bugüne kadar söylediği en doğru ve en gerçekçi ifadesidir.

     7-Türkiye’de etnik Türk milliyetçilikten beslenen ulusalcı-Kemalist güruha özenen  ve yine etnik Kürt milliyetçilikten beslenen ulusalcı-Apoist kesimlerin varlığını unutmamak gerekir.

      Sonuç olarak, yıllardır dikilen heykel ve heykelcikler bu ülkeye maddi ve manevi olarak ne kazandırmıştır? Heykel dikme, heykele gösterilen itibar, toplumun beyninde oluşmuş olan tabulara, ‘yeni tabular’ oluşturmaktan öte bir şey değildir.

    Büyük törenlerle dikilmiş nice heykeller, (dünyada birçok örneğini gördük) bir bir yıkılıyor. Bu heykeller yıkılmaya mahkumdurlar. Ancak, bireyin zihnindeki heykelleri yıkmak, barışı inşa etmekten çok daha zordur.

Yüzyıllık tabular yıkılırken,  yeni tabular oluşturmayalım. Gelin, ilk önce kafamızdaki tabulardan kurtulalım...


Barışla kalın efendim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder