2015
Temmuz ayında yeniden çatışmalı süreci başlatan PKK, gün geçmiyor ki akıllara
ziyan dezenformasyon içerikli yalan haber ve yorumlar üzerinden toplum algısını
manipüle etmeyi hedefleyen haberler yapmasın.
Türkiye’nin
“eski Türkiye” olmadığını göremeyen
PKK, (Yeni Türkiye, PKK’nın geçmişte kendi propagandasına alet ettiği
argümanların tamamına yakınını boşa çıkarmıştır) kendisine yeni propaganda
malzemesi oluşturmak adına, kontrolündeki medya organları üzerinden her türlü
dezenformasyonu yapmaktadır.
PKK’nın
son günlerdeki hedef kitlesi-PKK her dönemde Alevileri istismar etmiştir- yine
Alevi vatandaşlarımız.
Terör
örgütünün Avrupa’daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika Gazetesi’nde Baki
Gül (B.Gül, İlkokulu Elazığ’da, üniversiteyi İstanbul’da okumuş, PKK’nın
yurt içindeki haber ajansı olan Dicle Haber Ajansı’nın kuruluşunda yer almıştır.
Özellikle Kandil’de KCK Yürütme Konseyi üyeleri ile yaptığı program ve
söyleşilerle gündeme gelmiş olan Baki Gül,
kapatılan Roj TV’ ile halen yayında olan Med Nuçe ve Sterk TV’lerde
programlar yapmış/yapan Tuncelili bir Alevidir.) imzasıyla yayınlanan yazıda: “Yalçın Akdoğan; AFAD’dan sorumlu, Yurt dışı
Türklerinden sorumluydu. Şimdi ise ‘Legal görünüm altında illegal faaliyet
yürüten yapılarla mücadelenin koordinasyonu’ ve ‘Suriyeli sığınmacılarla ilgili
koordinasyon’ görevleri var. Yani DAİŞ çetelerinin nerede nasıl ve hangi hedefe
yöneleceğini de Yalçın Akdoğan belirleyecek. Kimin tutuklanacağı; hangi Kürt ve
Alevi kentlerinin göç ettirileceğini de yine o belirleyecek. Bu nedenle
herkesin Yalçın Akdoğan’ın Kürt ve Alevi
soykırımının mühendisliği görevi yürüttüğünü bilmesi gerekiyor. Bütün
yıkımlarda, ölümlerde, tutuklamalarda, göç ettirmelerde, yargısız infazlarda
Yalçın Akdoğan ismini daha fazla duyacağız”
denilerek, Yalçın Akdoğan şahsında devlete yönelik karalama kampanyasına
devam edilmektedir.
16
Haziran 2015 tarihli “Çözüm Bekleyen
Çözüm Süreci!” başlıklı yazımızda: Yalçın Akdoğan’a yönelik, “‘HDP'nin barajı geçeceğini ben
düşünmüyorum, şu anda yüzde 7 civarlarında görünüyorlar. Bunu ittirme,
şantajlarla ya tutarsa diye oynuyorlar ama bu çok sağlıklı bir anlayış değil’
diyen ve HDP’nin yüzde 13 oy almasıyla siyasi bir fiyaskoya imza atan Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan; ‘HDP, PKK'ya silah bırakma çağrısı yapsın’ diyerek
‘Çözüm Süreci’nden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak, ikinci bir fiyaskonun
mimarı olmuştur. Bir siyasetçi,
siyaseten rakibi olan partiye ilişkin yüzde yüz yanılacak bir öngörüde
bulunabiliyorsa, ülke ve millet için neler öngörmez ki. Sayın Akdoğan,
HDP’nin PKK’ya silah bıraktıracak güç ve iradesinin olamayacağını bilmiyor mu?”
eleştirisinde bulunmuş bir yazar olarak bu yazıyı yazıyorum.
Statükonun
hüküm sürdüğü eski Türkiye yönetimlerinin mimarı olan 1938-1939 Dersim
trajedisini görmezden gelen ve bu trajedi için başbakanlığı döneminde “Eğer
devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür
dilerim ve diliyorum''diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diktatörlükle itham
eden PKK ve medyası, yeni Türkiye’yi de “Kürt ve Alevi soykırımı” yapma
iftirasıyla karalamaya çalışmaktadır.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, Şanlıurfa, Hatay, Kilis, Malatya,
Kahramanmaraş, Gaziantep ve İstanbul başta olmak üzere üç milyona yakın
Suriyelinin misafir edildiği Türkiye’yi görmezden gelen terör örgütü, her
seferinde Türkiye’yi DAİŞ virüsü çetecileriyle bir araya getirmeye gayret
etmektedir. Bunu yapan PKK, hendek ve barikat stratejisiyle Sur, Cizre, Silopi,
Nusaybin ve Yüksekova gibi ilçeler başta olmak üzere, şehir merkezlerindeki
Kürtlere hayatı zindan etmeyi hedef almıştır. Bununla da yetinmeyen
uluslararası güç odaklarının kontrolündeki Kandil merkezli PKK, kendisi gibi
düşünmeyen Kürtlere hayat hakkı tanımamış, onları yerlerinden ve yurtlarından
göç etmelerine sebep olmuştur.
“Devlet
Kürtleri katlediyor” propagandasıyla Türkiye’nin itibarını zedelemeye çalışan
PKK, bu kez “Devlet hem Kürtleri, hem de Alevileri katlediyor” yalanının
arkasına sığınarak, Kürtlere yaptığı kötülüğü ve verdiği zararı perdelemeye
amaçlıyor.
PKK
medyasının hedefi, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan değil, Akdoğan’ın
sorumluluğunda bulunan ve son yıllardaki başarılı hizmetleriyle gündeme gelmiş
olan AFAD ve TİKA gibi devlet kurumlarıdır.
Terör
örgütlerine yönelik psikolojik üstünlük elde edilememiş bir mücadelenin
başarılı olması mümkün değildir. Ülke olarak psikolojik mücadele manasında
maalesef terör örgütü PKK’ya karşı henüz yeterli bir üstünlük kurabilmiş
değiliz.
Her
anlamda (siyasi, askeri, ekonomik, politik…) uluslararası güçlerce desteklenen
ve hücresel bir sistemle kendisini yenileyebilen -kırsal alanda kaybedince,
çatışmaları şehir merkezlerine indirgeyerek yaymaya çalışan bir yapı- bir terör
örgütüne karşı, duvar edebiyatı sloganları ve propagandasıyla psikolojik
üstünlük sağlanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder