28 Nisan 2016 Perşembe

Hüzünlerimi Topla Giderken!...


Bakıyorum da şöyle uzaktan.
Tüm ihtişamıyla nasıl da yanıyor lambalar.
Korkutucu bir aydınlık,
Gecenin on’unda üzüntülere germiş ışığını.
Sahte ferahlık, göğe kadar yükselmiş, hayat durmuş,
Bütün canlılar yok olmuş gibi.
Ne hastalık, ne düğün, ne de dernek…

Gökyüzü karardıkça, yeryüzü ona inat vuruyor ışığını.
Tan ağarmaya başlayınca, gerçekler başlıyor o anda.
Nasıl da adapte oluyoruz hayatın akışına…

Uzun gecenin ayazı göğsüme vuruyordu
Haykırdım geceye ve ayaza…
Ne yaptım ki sana, aldın elimden ışığımı?
Saatler ilerledikçe kavga daha da gürültülü, daha da acımasızlaşıyor,
Gecenin sahte aydınlığında haykırışım yankılarla geri dönüyordu.
Masum ve mazlumsan, sabret!...

Ey gökyüzü!
Madem karanlığını gece serip, gündüz topluyorsun;
Hadi dedim, gündüz olmak üzere.
Benim de hüzünlerimi topla giderken…
Beni de muazzez kıl dedim.
Dinlemedi
“Kal onlarla, baş başa” dedi…

Memdoğlu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder