24
Ocak Pazar günü, Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda ikinci olağan kongresini
gerçekleştiren HDP’de Eş Genel Başkanlıklara yeniden Selahattin Demirtaş ve
Figen Yüksekdağ seçildiler.
Kongre
esnasında yapılan konuşmalarda “özyönetim”
söylemleri yine ön plandaydı.
Kongreye Eş Genel Başkan olarak katılan Selahattin Demirtaş, PKK’nın
hendek direnişine ilişkin; “Barikata yönelen devlet şiddetini doğru
görmüyoruz. Biz hendek, barikat anlayışına yol açan ana fotoğrafa bakmalıyız”
demiş, diğer Eş Genel Başkan Filiz Yüksekdağ ise “Bugün Sur’da, Cizre’de, Silopi’de bizim bu sözümü ve irademiz vardır.
İşte bu sözün hareketi vardır. Artık geldiğimiz tarihsel kavşakta bir şeylerin
değişmesi gerekiyor” diyerek, Demirtaş ile birlikte, bir kez daha
Kandil’in hendek siyasetini meşru görmüş, devleti suçlamışlardır.
Devletin
bazı uygulamalarda hata yaptığı varsayalım. Peki, Sayın Demirtaş, Kandil’in bu
enkaz da hiç mi suçu yok? Var var da başta
siz olmak üzere, HDP’li siyasetçilerde bunu dile getirebilecek yürek ve cesaret
yok. Türkiye’nin iç barışı için bir fırsat olan “Çözüm Süreci”ni istismar
ederek, bu dönemde şehirleri silah depolarına dönüştüren (PKK’nın Sur’daki eylem şekli ile kullanılan silah ve teknolojiye bakıldığında,
çalışmanın Kandil’in de iradesinin üstünde bir üst aklın ürünü olduğu
görülmektedir) terör örgütünün bir suçu yok (!)
Kongre
sonrası belirlenen PM’de kısmi değişikliklere gidilmiş olsa da söylemler ve
mesajlar hiç değişmemişti.
Değişim
önce zihinlerde başlar, düşüncede başlar. İsim değiştirmekle, kongre yapmakla parti
politikalarını değişmez, değiştiremezsiniz. Daha birkaç gün önce
gerçekleştirdikleri kongrede kamuoyunu ikna adına Atatürk posterleri kullanılan
HDP’nin Eş Genel Başkanı Demirtaş; Avrupa
Parlamentosu’nda düzenlenen “Türkiye ve Kürtler” konulu konferansta, “Aklı başında bir devlet bütün bölgedeki
gelişmeleri doğru okuyup, tersine PYD’nin ve Suriye’deki örgütlü yapıların
Cenevre’de olması için çaba sarf etmeli ve Türkiye Cenevre’de tam da kendi
yanına oturtmalı PYD’yi, uzağa değil, karşısına değil tam da kendi yanına
oturtmalı. En çok da Türkiye’nin ihtiyacı var buna” diyerek, Türkiye’nin
müzakere masasına oturtulması için uluslararası kurumlardan müdahil olunmasını
talep edebilecek kadar Türkiyelileşmiştir. Demirtaş bunu ilk kez yapmıyor. Geçtiğimiz ay
Moskova’ya yapmış olduğu ziyarette de benzer ifadeler kullanmıştı.
HDP’nin,
kamuoyunu; Türkiye partisi olduğunu ve değiştiğini inandırması için:
-Sur’da,
Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da; hendek ve barikatlarla Kürtlere hayatı zehir
eden uluslararası üst aklın ürünü PKK’ya,
şehir merkezlerinden çıkmaları ve Türkiye’ye karşı silahlı
faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapması gerekmez mi?
-Uluslararası
kurumlardan Türkiye’ye baskı yapmalarını istemek yerine, PKK’ya baskı
yapmalarını istemeleri icap etmez mi?
-İçişleri
Bakanlığı’nda bazı HDP’li milletvekillerinin güvenlik güçlerinin PKK’ya yönelik
operasyonlarını sonlandırması için başlatmış oldukları açlık grevi eylemini
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Binası’nda da yapmaları gerekmez mi?
HDP’de
değişen neydi peki?
Bir
önceki kongrede Türkiyelileşme iddiasıyla yola çıkmış olan HDP, gelinen süreçte
Türkiyelileşme yerine Kandilleşmiştir. HDP, son bir hamle ile (Kandil’in de
onayı alınarak) Türkiye partisi olduğunu, Türkiyelileştiğini ispat adına;
merhum Erbakan’ın Türkiye siyasetine kazandırdığı “takiyeci siyaset” tabirine
uygun hareket ederek, kongrelerinde ilk kez Atatürk posterine yer vermişlerdir.
Türkiye’de sadece sol kesimlerin değil, marjinal kesimlerin de sıkıştıklarında
sıklıkla başvurdukları bir yöntem olan Atatürk posterlerini kullanma
alışkanlığı bu kez PKK marşının çalındığı, Öcalan posterlerinin bulunduğu,
Kürtleri büyük bir felakete sürükleyen “hendek” siyasetinin sahiplenildiği HDP
kongresinde yaşanmıştır. Kimse kusura bakmasın, Atatürk posteri asmakla Türkiye
partisi olunmaz.
“Apoizm”i
kendilerine rehber edinerek Kürtleri “seküler” bir anlayışın çizgisine
dönüştürmeyi hedeflemiş, Kandil’in talimatlarına göre politika üreten “Halkların
Demokratik Partisi (HDP), bu mantalite ile değişemez ve siyaseten Kürtlere de
hiçbir şey veremez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder