22 Aralık Pazartesi günü(geçtiğimiz hafta) Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile yapmış oldukları görüşme sonrası bir açıklama
yapan İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder, sorulan bir soru
üzerine;"Yöntem konusunda mutabakat oluşturduk.
Ortaklaşmalar gerçekleştikçe, belki ortak açıklamayla halklarımızı
bilgilendireceğiz" dedi.
Pazartesi
gerçekleştirilen görüşmeden sonra 24 Aralık Çarşamba günü İmralı heyetinden
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle ve Diyarbakır bağımsız Milletvekili Leyla Zana Kandil’e gittiler. 11 saat süren Kandil’deki
görüşmenin ardından Türkiye’ye dönen HDP heyetinin hiçbir açıklama yapmaması,
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile yapılan görüşme sonrası varılan
mutabakatın bir sonucu olarak değerlendirilebilir. HDP heyetinin, hükümet ile
bir araya geldikten sonra, Öcalan’la görüşmek üzere yeniden İmralı’ya gitmesi
bekleniyor.
Peki, Kandil’de hava nasıl? Her zaman olduğu
gibi Kandil’de hava yine puslu.
Önce Cemil Bayık, ardından da Murat
Karayılan’ın son günlerdeki açıklamalarına bakıldığında,“Çözüm Süreci”nde asıl
problemin İmralı ile Kandil (HDP, İmralı ile Kandil arasında sıkışmış durumda.
Bir yanda halkı sokağa dökeriz diyen HDP yetkilileri, diğer yandan 2015
seçimlerinden önce süreç sonlandırılacak diyen HDP yetkilileri.) arasındaki güç
mücadelesi olduğu görülmektedir. Bu mücadele, İmralı ile Kandil arasında bilinçli
olarak oynanan bir tiyatro oyunu da olabilir mi? Evet olabilir. Sonuçta her iki
ihtimalde de Öcalan’ın KCK üzerindeki otoritesi sarsılmaya devam edecektir.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, hafta içerisinde İMC TV’den
Ayşegül Doğan’a verdiği röportajda, PKK’nın silah bırakmasına ilişkin sorulan
bir soruya;“Bizim
gündemimizde silah bırakmak yoktur. Gerillanın yurt dışına çıkması yoktur.
Bunlar müzakere sonucunda varılacak anlaşmalara bağlı tartışılması gereken
sorulardır.”dedi. Ve yine sürece üçüncü bir tarafın
müdahil edilmesine ilişkin olarak “Biz
Türkiye'nin kaygılarını gidermek için en güvendiği müttefiği Amerika'nın üçüncü
taraf olabileceğini söyledik.”diyerek, süreci izleme konusunda yine ABD’yi işaret etti.
KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan ise Kuzey Irak'taki bir haber ajansına yapmış olduğu“‘Çözüm Süreci' amacına ulaşırsa
Abdullah Öcalan da 2015 Nisan ayında yapılacak kongreye katılacak.” açıklaması, temenni olmakla
birlikte, ütopyadan öte bir şey değildir. Böyle bir ütopyanın gerçekleşmesi,
Öcalan’ın tasfiye edilmesiyle sonuçlanabilir. PKK Kongreleri, aynı zamanda
kongre üyelerinin özeleştiri verdikleri, birbirlerini acımasızca eleştirdikleri
bir iç hesaplaşma arenasıdır. Geçmişteki PKK kongreleri, çok sayıda muhalifin infaz edilmesiyle
sonuçlanmıştır.
Açıklamasının devamında, "Öcalan ve biz
daha önce söylemiştik. Kobani'ye yaklaşım; Kürt sorununa yaklaşımdır.” dedi. Geçmişte sadece “Öcalan” diyen Karayılan’ın bu kez “Öcalan ve biz” demesi dikkatlerden
kaçmadı. Karayılan bu ifadeyle, Öcalan HDP ve sürecin asıl aktörü olan devlete
mesaj veriyor.
Murat Karayılan, "Öcalan çözüm tasarısında bazı şeyleri belirtmiş.
Hakikatleri araştırma komisyonu ve müzakere başlarsa 15 Şubat'ta bu komisyonla
konuşacağını söylemiş. Öcalan 'Eğer süreç
amacına ulaşırsa 15 Mart'ta Türk devletine karşı silahlı mücadeleyi
durduracağız. PKK'nin büyük kongresini toplarız 15 Nisan'da Kuzey
Kürdistan'daki gerilla güçlerinin ne olacağını tartışırız. Ya siyasi bir güç
olur veya başka bir bölgeye geçip mücadele eder. Kongrede bununla ilgili karar
verilir' demiş. Şu anda gündemimizde silah bırakma yok."diyerek, Cemil Bayık’ın ifadelerine benzer ifadelerde bulunmakla beraber,
sürecin başarılı olması durumunda, Öcalan’ın muhtemel 15 Mart Nevruzunda PKK’nın
Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısına,“gündemimizde silah bırakma yok” diyerek karşı çıktığı görülüyor.
HDP’nin İmralı heyeti içerisinde de yer alan Hakkâri Milletvekili Adil
Zozani, 2014 yılı içerisinde “üçüncü
tarafa” ilişkin, “Uluslar arası güç dengelerinin de etki gücünü yok saymadan kendi
içimizde üçüncü gözü yaratarak müzakere sürecine devam ediyoruz. Önerimiz açık
ve nettir. Biz batılı gözlemci istemiyoruz. Biz tersinden Türkiye Kamuoyunun
kabul ettiği, ekseriyetle vicdani duygularının işlettikleri, vicdanlarıyla
hareket ettiklerine kanaat getirdikleri kanaat önderlerinden bir mekanizmanın
oluşturulup bu süreci gözlemlemelerini, kim yanlış yapıyorsa yakasına
yapışmalarını istiyoruz.”(SDE Yayınları 2014-Orta
Doğu’da Geleceğin İnşasında Kürtler, s. 77) açıklaması, gözlemci ülke talebinin KCK-Kandil tarafından
dayatıldığını gösteriyor. HDP’nin bu talebi doğal olarak HDP tabanının da
talebidir. Kandil’in ABD konusundaki ısrarı, PKK’nın Kuzey Irak’ta ABD’nin
“alternatif müttefiki” olduğunun kanıtıdır.
Yüzyıllık
bir sorunun çözümümün muhatabı tüm Türkiye’dir.“Çözüm Süreci” sadece
İmralı-HDP-Kandil üçgeni üzerinden yürütmemelidir. Sivil Kürt siyaseti sadece
HPD veya DTK’dan müteşekkil değildir. Devlet, HAK-PAR, Hüda-Par, KADEP, TKDP
gibi partilerin yanında bölgedeki STK’lar ve kanaat önderlerinide sürece dâhil
etmelidir.
Gelinen
aşamada, “Çözüm Süreci”nin başarıya ulaşma şansı Öcalan’ın ev hapsine
alınmasıyla (bilgi için http://www.haber111.com/Mehmet_MEMDOGLU+OCALAN_EV_HAPSINE_ALINIR_MI_yazi931.html) ya
da mevcut cezaevi şartlarının iyileştirmesiyle mümkündür. Öcalan, kendi
özgürlüğünü düşünerek “Çözüm Süreci” ne müdahil olmuştu. Türkiye kamuoyu buna
hazır mı? 6-8 Ekim Kobani’yi protesto
olayları öncesine kadar zayıf da olsa ihtimal dahilinde idi. Ama bugünkü şartlarda pek mümkün görünmüyor.
Çözüme yaklaşıldıkça Kandil telaşlanmaya başlıyor. Mevzi kaybetmemek
için bildiği tüm oyunları sergiliyor. Cizre’de yaşanan son olayların, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Hüda-Par
yetkilileriyle görüşme sonrasına denk gelmesi oldukça manidardır.
Ve kandil son oyunu oynamaya hazırlanıyor. Rus Ruleti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder