Newroz’dan bahseden en önemli metinlerden biri, İranlı
şair Firdevsi’nin (ö. 1020) Şehname’sidir. 60 bin beyitten oluşan eser, ilk
insandan III. Yezdigirt (ö. 651) dönemine kadar ki İran tarihini söylence
kalıbında aktarır. Şehname’nin konumuzla ilgili olan “Cemşid”, “Dahhâk” ve
“Feridun” adlı bölümlerinin özeti şöyledir: Cemşîd, yedi yüz yıl hüküm sürmüş
bir hükümdardır. Cemşid’in tahta çıktığı ve kılıcının bir güneş gibi parladığı
gün Newroz diye anılır.
Yine efsaneye göre Mezopotamya'da zalim bir kral
vardır. Ciddi bir hastalığa yakalanır. Hekimler ancak genç beyinlerin yaraya
sürülmesiyle kralın iyi olacağını söylerler. Her gün iki genç öldürülür ve
beyinleri kralın tedavisinde kullanılır. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir
şeyler yapmak isteyen iki kişi, kralın sarayının mutfağına aşçı olarak girmeyi
başarırlar ve Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen
çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı
olurlar. Kawa adlı bir demirci, dağlara gönderdiği bu gençlere, “Kralı
öldürdüğüm zaman kalenin surlarında ateş yakacağım. Ateşleri görünce
dönersiniz” diye tembih eder. Beklenen gün 21 Mart'ta gelir ve Kawa, kralı
demir dövdüğü çekiçle öldürür. Ateşler yanar, gençler özgürce evlerine
dönerler. O gün bugün her 21 Mart “Newroz” olarak kutlanıyor.
Başka bir efsaneye göre ise Türklerin
(Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini,
doğanın uyanışını temsil eder. M.Ö. 8.yüzyıldan günümüze kadar, her yıl
21 Mart’ta bu bayram kutlanır.
Anadolu Beylikleri, eski Mısır, İran, Safevi, Sasani,
Moğollar, Selçuklular (Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın yaptırdığı Celali
takviminin başlangıcı Nevruz’dur.) ve Osmanlılar da (Osmanlılarda da Nevruz,
baharın ilk günü ve yılbaşıdır. Takvimler hep Mart'tan başlar, mali yılbaşı da
bu günde başlar ve bütün kanunnamelerde vergilerin ilk taksidinin alındığı
gündür.)bu günü bayram olarak kutlamışlardır. Hatta Osmanlılarda özel olarak
hazırlanan Nevruziye adlı macun, o dönemden kalan bir kültür olarak günümüzde
hâlâ devam etmektedir.
Nevruz’un özünde baharla başlayan yeni bir yılın
tazeliği ve heyecanı vardır. Uluslar, yeni yılın ilk gününde baharın heyecanını,
çeşitli mitolojik ve efsanevi unsurlarla örüp, kendi örf ve gelenekleriyle
kaynaştırarak yüzyıllar boyu devam ettirmişlerdir.
Cumhuriyet döneminde de bu gelenek devam etmiş ve mali
yılbaşı mart ayı olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında da Nevruz
şenlik olarak kutlanırdı. Nevruz şenlikleri Cumhuriyetimizin ilanından sonra da
bir süre devam etti ve 1926 yılında kaldırıldı.
12 Eylül öncesi sivil Kürt siyasi hareketinde bir çoğulculuk söz
konusuydu, çeşitli örgütler vardı. Bunların da büyük bir kesimi sol
orijinliydi. 12 Eylül öncesinde Kürt siyasi örgütleri arasındaki çatışmalar ve
PKK’nın diğer Kürt hareketlerini tasfiye etmesi sonucu, sivil Kürt siyaseti ortadan kalktı. 12 Eylül 1980 darbesiyle Türkiye’de birçok şey
yasaklandı. (Kürtçe olan yerleşim yerleri ve Kürtçe konuşmak
yasaklandı) Bölge insanınca kutlanmak istenen Nevruz etkinlikleri zaten
yasaktı.
PKK’nın “Kürt mağduriyeti” üzerinden uyguladığı
propagandanın etkisi ve Kürtleri istismar etmesi, “Olağanüstü Hal”in yanlış uygulamaları ve güvenlikçi
politikaların sonucu, her 21 Mart Türkiye’deki Kürtler için, “kurtuluş”
bayramı olarak algılandı. Kutlama etkinlikleri bu minvalde düzenlendi. Ta ki
1990’lı yılların “kanlı” Newroz kutlamalarına kadar.
İşte o yılların ağır Nevruz bilançosu.
1991 Nevruz kutlamalarında Türkiye genelinde çıkan
olaylarda 31 kişi öldü.
Üç güvenlik görevlisinin de şehit olduğu 1992
Nevruz’unda Şırnak, Cizre ve Nusaybin'deki kutlamalarda meydana gelen
olaylarda resmi kayıtlara göre 73 kişi, yerel kaynaklara göre ise 94 kişi
hayatını kaybetti. Cizre’de yaşanan olaylar sırasında Sabah Gazetesi Muhabiri
İzzet Kezer de hayatını kaybedenler arasındaydı.
PKK'nın "ateşkes" çağrısıyla
girilen 1993 Nevruz’unda, siyasetin de sağduyu çağrısı herhangi bir çatışmanın
yaşanmamasında etkili olmuştur.
1994 ve 1995 nevruzlarında, sokak aralarında lokal
çatışmalar yaşanmakla birlikte, ölümlerin yaşanmadığı kutlamalar düzenlenmiştir.
1995’ten günümüze kadar kutlanan nevruzlarda Nevruz'u kutlamak isteyenler ile güvenlik güçleri
arasında zaman zaman gerginlikler yaşanmıştır.
Türk Cumhuriyetlerinde resmi bayram olarak kutlanılan
Nevruz, Türkiye’de de 1995 yılından itibaren resmi bayram olarak kabul
edilmiştir.
Sonuç olarak: Ortak bir coğrafyanın, ortak bir bayramı
olan Nevruzun/Nevrozun/Newrozun, kökenine takılmak bugüne -21 Mart'a- ne kazandırır? Maksat baharı
ya da yeni günün gelişini kutlamak değil mi? İster Nevruz, ister Nevroz,
isterse Newroz olsun.
Nevruz, Türkiye’nin bütün vatandaşlarının, bir
festival coşkusuyla beraberce eğlendikleri, kutladıkları ortak bir dayanışma
bayramı olmalıdır.
Nevruz, Nevroz veya Newroz… Sonuç da hepsi aynı şeyi
ifade etmiyor mu?
Nevruz kutlu olsun...
Newroz pîroz be... (Kurmanci)
Newrozê sima bimbarek bo... (Zakaki)
Nevroztan pîroz bêt... (Sorani)
(Bu yazı ilk olarak 20 Mart 2014 tarihinde yayınlanmış, 21 Mart 2021 tarihinde yeniden düzenlenmiştir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder