Prof. Dr. Erol Göka bir yazısında
“Beşer
hafızası unutkanlığıyla biliniyor, oysa
zaman zaman eski albümlere, arşivlere gitmeli, ne olup bittiğine bakmalıyız.”
der. Biz de bugünü daha iyi okuyabilmek
ve yorumlayabilmek için geçmişe bir seyahat edelim dedik.
27 Mart 1994 yerel
seçim çalışmaları dönemiydi. Yerel seçimlerde tüm gözler İstanbul ve Ankara
üzerindeydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ANAP adayı İlhan Kesici, SHP adayı Zülfü Livaneli, DSP
adayı Necdet Özkan, DYP adayı Bedrettin Dalan ve RP adayı Recep Tayyip
Erdoğan (adaylığı RP içerisinde sert
tartışmalara neden olmuştu) yarışıyorlardı. Dönemin yazılı ve görsel medyası
İstanbul’u Zülfü Livaneli’mi, Bedrettin Dalan’mı, İhlan Kesici’mi alacak diye
haberler verirken, Erdoğan’a hiç şans tanımıyordu.
Erdoğan ismi seçim
anketlerinde yavaş yavaş öne çıkmaya başlayınca, sadece siyasi
rakiplerinin değil, bir kesim medyanın da sertleşen saldırılarına maruz kalmaya
başladı. Sonuçta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını RP adayı Recep Tayyip
Erdoğan kazanmıştı.
RP Ankara adayı İ.
Melih Gökçek de Recep Tayyip Erdoğan’ın maruz kaldığı benzer saldırı ve
karalama kampanyalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığını İ. Melih Gökçek kazanmıştı. (RP, İstanbul ve Ankara’nın yanı
sıra Diyarbakır, Erzurum, Konya ve Kayseri’yi de kazandı)
7 Haziran’a yaklaşıldıkça, siyasi partilerin
seçim dili ve söylemleri de sertleşmeye başladı. Siyasetçilerin siyasi
rakiplerini itibarsızlaştırmaya çalışması ahlaki bir yol değildir. Siyaset ve
siyasetçiler, halk tarafından ve ancak
seçim yoluyla itibarsızlaştırılabilirler.
Yirmi yıl önce Recep
Tayyip Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışan siyasi rakipler ile dönemin bir
kısım medyası gibi, bugünlerde de AK Parti’li kimi siyasetçilerle bir kesim
yazılı ve görsel medya, HDP ve Selahattin Demirtaş’ı -tehditkâr ve tahrik edici
açıklamalarına rağmen- seçmen önünde küçük düşürmek ve itibarsızlaştırmak için
birbirleriyle yarışır hale geldiler.
AK Parti’li
siyasetçilerin, siyaseten de olsa HDP ve Selahattin Demirtaş’a yönelik
kullandıkları ölçüsüz eleştiriler, geçmişte AK Parti’ye oy vermiş yüzlerce Kürt
oyunun HDP’ye gitmesiyle sonuçlanacaktır. Bugünkü siyaset dili böyle devam
ederse, HDP zorlanmadan, rahatlıkla
barajı aşabilir. (Türkiye’deki anket şirketleri, yapmış oldukları seçim anketlerine
yurtdışından gelecek oyları da hesaba katmalıdırlar.)
Mesela Başbakan
Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın, “HDP'nin
barajı geçeceğini ben düşünmüyorum, şu anda yüzde 7 civarlarında görünüyorlar.
Bunu ittirme, şantajlarla ya tutarsa diye oynuyorlar ama bu çok sağlıklı bir
anlayış değil." açıklaması, AK
Parti’ye ne kazandırabilir? HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği AK Parti’yi neden
bu kadar (siyaseten) ilgilendirsin ki?
Geçerse seçmenin tercihidir, geçmezse bu yine seçmenin tercihidir. Her iki sonuç da demokrasinin gereği değil
midir? Bir yandan yüz yıllık bir sorunun çözümü için HDP ile görüşeceksin,
diğer taraftan çözüm getirmek için görüştüğün partiyi seçmen nezdinde küçük
düşürmeye çalışacaksın?
Büyük bir çelişki…
Yine Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Demirtaş, çözüm süreci konusunda iyi
niyetli çaba gösteren ve bu sürecin başarıya ulaşmasını arzu eden birisi
değildir. Buna yürekten inanıyorum” açıklaması, HDP’ye oy vermemiş Kürt
seçmence de hoş karşılanmamıştır. Siyasi partiler, icraatlarıyla, projeleriyle
seçmen karşısına çıkmalıdırlar. Siyasi mücadelede, rakibini itibarsızlaştırmaya çalışmakla başarı elde edilemez. Sayın Arınç, bu
konulardaki en tecrübeli siyasetçidir.
Türkiye seçmeni, tercihini genelde
mağdur edildiğini düşündüğü parti ve aday yönünde kullanır. Bunun en bariz
örneği, kapatılma davası sonrası seçimlerde, AK Parti’nin halk nezdinde gördüğü
teveccüh değil midir?
Hedeflenildiği seviyeye
ulaşılmamış olsa da Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasını en çok bölge insanı
istemektedir. İki buçuk yıldır devam eden çatışmasızlık, bölge insanında büyük bir umudun yeşermesine
neden olmuştur.
HDP’ye ve Eşbaşkanı olan Selahattin Demirtaş’a
yönelik siyasi linç girişimleri Kürtlerin Erdoğan’ının doğmasıyla
sonuçlanabilir.
Bilindiği üzere, suyunu
alan ham demir dövüldükçe sertleşir, sertleştikçe çelikleşir.
Söylemesi bizden, kaale
alıp almamak sizden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder