6 Mart 2015 Cuma

Kürtlerin Erdoğan’ı mı?

Prof. Dr. Erol Göka bir yazısında  “Beşer hafızası unutkanlığıyla biliniyor,  oysa zaman zaman eski albümlere, arşivlere gitmeli, ne olup bittiğine bakmalıyız.” der.  Biz de bugünü daha iyi okuyabilmek ve yorumlayabilmek için geçmişe bir seyahat edelim dedik.

27 Mart 1994 yerel seçim çalışmaları dönemiydi. Yerel seçimlerde tüm gözler İstanbul ve Ankara üzerindeydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ANAP adayı İlhan Kesici, SHP adayı Zülfü Livaneli, DSP adayı Necdet Özkan, DYP adayı Bedrettin Dalan ve RP adayı Recep Tayyip Erdoğan  (adaylığı RP içerisinde sert tartışmalara neden olmuştu) yarışıyorlardı. Dönemin yazılı ve görsel medyası İstanbul’u Zülfü Livaneli’mi, Bedrettin Dalan’mı, İhlan Kesici’mi alacak diye haberler verirken, Erdoğan’a hiç şans tanımıyordu.  

Erdoğan ismi seçim anketlerinde yavaş yavaş öne çıkmaya başlayınca, sadece siyasi rakiplerinin değil, bir kesim medyanın da sertleşen saldırılarına maruz kalmaya başladı. Sonuçta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını RP adayı Recep Tayyip Erdoğan kazanmıştı.

RP Ankara adayı İ. Melih Gökçek de Recep Tayyip Erdoğan’ın maruz kaldığı benzer saldırı ve karalama kampanyalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını İ. Melih Gökçek kazanmıştı. (RP, İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra Diyarbakır, Erzurum, Konya ve Kayseri’yi de kazandı)

 7 Haziran’a yaklaşıldıkça, siyasi partilerin seçim dili ve söylemleri de sertleşmeye başladı. Siyasetçilerin siyasi rakiplerini itibarsızlaştırmaya çalışması ahlaki bir yol değildir. Siyaset ve siyasetçiler,  halk tarafından ve ancak seçim yoluyla itibarsızlaştırılabilirler.

Yirmi yıl önce Recep Tayyip Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışan siyasi rakipler ile dönemin bir kısım medyası gibi, bugünlerde de AK Parti’li kimi siyasetçilerle bir kesim yazılı ve görsel medya, HDP ve Selahattin Demirtaş’ı -tehditkâr ve tahrik edici açıklamalarına rağmen- seçmen önünde küçük düşürmek ve itibarsızlaştırmak için birbirleriyle yarışır hale geldiler.

AK Parti’li siyasetçilerin, siyaseten de olsa HDP ve Selahattin Demirtaş’a yönelik kullandıkları ölçüsüz eleştiriler, geçmişte AK Parti’ye oy vermiş yüzlerce Kürt oyunun HDP’ye gitmesiyle sonuçlanacaktır. Bugünkü siyaset dili böyle devam ederse,  HDP zorlanmadan, rahatlıkla barajı aşabilir. (Türkiye’deki anket şirketleri,  yapmış oldukları seçim anketlerine yurtdışından gelecek oyları da hesaba katmalıdırlar.)

Mesela Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın, “HDP'nin barajı geçeceğini ben düşünmüyorum, şu anda yüzde 7 civarlarında görünüyorlar. Bunu ittirme, şantajlarla ya tutarsa diye oynuyorlar ama bu çok sağlıklı bir anlayış değil." açıklaması,  AK Parti’ye ne kazandırabilir? HDP’nin barajı geçip geçemeyeceği AK Parti’yi neden bu kadar (siyaseten)  ilgilendirsin ki? Geçerse seçmenin tercihidir, geçmezse bu yine seçmenin tercihidir.  Her iki sonuç da demokrasinin gereği değil midir? Bir yandan yüz yıllık bir sorunun çözümü için HDP ile görüşeceksin, diğer taraftan çözüm getirmek için görüştüğün partiyi seçmen nezdinde küçük düşürmeye çalışacaksın?

Büyük bir çelişki…

Yine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın  “Demirtaş, çözüm süreci konusunda iyi niyetli çaba gösteren ve bu sürecin başarıya ulaşmasını arzu eden birisi değildir. Buna yürekten inanıyorum” açıklaması, HDP’ye oy vermemiş Kürt seçmence de hoş karşılanmamıştır. Siyasi partiler, icraatlarıyla, projeleriyle seçmen karşısına çıkmalıdırlar. Siyasi mücadelede, rakibini itibarsızlaştırmaya çalışmakla başarı elde edilemez. Sayın Arınç, bu konulardaki en tecrübeli siyasetçidir.

Türkiye seçmeni, tercihini genelde mağdur edildiğini düşündüğü parti ve aday yönünde kullanır. Bunun en bariz örneği, kapatılma davası sonrası seçimlerde, AK Parti’nin halk nezdinde gördüğü teveccüh değil midir?

Hedeflenildiği seviyeye ulaşılmamış olsa da Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasını en çok bölge insanı istemektedir. İki buçuk yıldır devam eden çatışmasızlık,  bölge insanında büyük bir umudun yeşermesine neden olmuştur.

 HDP’ye ve Eşbaşkanı olan Selahattin Demirtaş’a yönelik siyasi linç girişimleri Kürtlerin Erdoğan’ının doğmasıyla sonuçlanabilir.

Bilindiği üzere, suyunu alan ham demir dövüldükçe sertleşir, sertleştikçe çelikleşir.

Söylemesi bizden, kaale alıp almamak sizden…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder