Türkiye'deki STK’lar "Kürt
Sorunu"na nedense hep mesafeli durdular. Geçmişte, sorununun çözümü için ellerini taşın altına koymazken;
"çözüm süreci" ile birlikte oluşan olumlu hava (Devlet ve HDP İmralı
heyeti tarafından Dolmabahçe’de yapılan ortak açıklama) STK’ları cesaretlendirmiştir;
yeterli düzeyde olmasa da sürece katkı vermeye başladılar.
Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye’nin farklı illerinde “çözüm
süreci ve barış” konulu konferans ve sempozyumlar düzenlendi. Biz de “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma
Vakfı” (DAKAV) tarafından Ankara İçkale Otel’de düzenlenen “Barış Süreci ve
Birlikte Yaşam: Yüzleşme, Uzlaşma ve Helalleşme” sempozyumuna bir izleyici
olarak katıldık.
Konferansın açılışını Cahit Sıtkı Tarancı’nın ünlü “Memleket
İsterim” şiiri ile yapan DAKAV Başkanı Hüsamettin Korkutata,“Savaşı biz başlatmadık, ancak çocuklarımız
için barışı sağlayabiliriz. Biz de gözyaşının son bulmasını istiyoruz, önyargısız bir barışa en yakın noktadayız, 28
Şubat da yapılan açıklama hepimize büyük bir umut vermiştir,” diyerek devam
etti. Korkutata, “Barışın perçinleşmesi
için yeni bir anayasanın zorunlu olduğunu” vurgulayarak konuşmasını
tamamladı.
“Çatışmaya evet
diyorsanız ölüme mahkum, çözüme evet diyorsanız, yeni paradigma
değişikliklerine gitmek zorundasınız. Şiddete şiddetle karşılık vermek, yıkıcı
güce destek vermek demektir” diyen Prof. Dr. Bilal
Sambur,
“İnsan onuruna saygı gösterilmeden kalıcı bir barışa ulaşamayız”
diyerek sözlerini noktaladı.
Doç. Dr. Veysel Ayhan ise “Yeni
Kürt gençliği eskiye farklı bakan ve bunu sokakta fiiliyata geçiren bir gençlik
hareketi var. Geçmişte yaşanan şiddet ve çatışmalı ortam bugünkü gençliği
karşımıza çıkartmıştır. Öfke ile yetişmiş bir gençlik ve öfkesini dışarı
yansıtmak için bahane arayan bir gençlik ile yüz yüzeyiz. Bölge gençliği iki
büyük trajediyi yaşıyor; biri Şengal, diğeri Kobani. Dolmabahçe’de yapılan
ortak açıklama bölge gençliğinin kopuşunu durduracak tarihi bir fırsattır” diyerek,
bölgedeki gençliğin içerisinde bulunduğu durumu sosyolojik olarak tespit etmiş
oldu.
Sempozyumun
bir başka konuşmacısı Siirt Eski Belediye Başkanı Selim Sadak da “Barışı
bugüne kadar gerçekleştiremediğimiz için Analardan bacılardan Türk ve Kürt
gençliğinden özür diliyoruz. Yerel yönetimler güçlendirilmeli ve kalkınma ajansları
sivilleştirilmelidir” diyerek düşüncelerini ifade etti.
Gazeteci
Nevzat Çiçek ise barış sürecinde ulusal ve yerel medyanın diline ilişkin
olarak, “AK Parti’ye yakın medyanın da örgüte yakın medyanın da
dilinin barışa dönük olması gerektiği, bütün görsel, yazılı ve sosyal medyada
barış dilinin oluşturulmasının önemli olduğu, İmralı ile görüşmeler yapılırken
‘bebek katili’ manşetlerinin barışa ve insanlığa hizmet etmeyeceği, provokatif
manşetlerin sebebinin yayın kuruluşlarının kendi maddi çıkarlarını ön planda
tutmalarından kaynaklandığı, sivil toplum ve medyanın yeterli derecede
sorumluluk almaları halinde sorunların çözüleceğini”
dile getirdi.
Sonuç bildirgesinde; “Yüzyıllardır birlikte yaşayan halklar
arasında başlayan kanlı iç savaşlar, ortak medeniyet havzasının tamamlayıcı
unsurlarının kanlı bir biçimde birbirinden ayrışmasına yol açarken, bu durum;
birlikte barış içinde yaşam geleneğinin de yaralanmasına yol açmaktadır. Bu
kapsamda yüzyıllık bir krize dönüşen Kürt Sorununun çözümüne dönük hükümet ve
HDP tarafından gerçekleştirilen ortak açıklama, topluma yeni bir umut olmuştur.
Konferans katılımcıları olarak Kürt sorununda yüzleşme olmadan uzlaşma, uzlaşma
olmadan da helalleşmenin yaşanmasının oldukça güç olduğunun farkındayız…”
denilen sempozyumun, bugünlerde yaşadığımız olumlu ortama katkı sunacağı
muhakkaktır.
Türkiye gerçekten kendisiyle
yüzleşebilecek mi?
Türkler ve Kürtler, Kürt sorunuyla
yüzleşebilecek mi?
Yıllardır çözüm bekleyen bir sorunun
çözümünde bir uzlaşma sağlanabilecek mi?
Evet, yaşanan bunca acı, kan ve
gözyaşının sona ermesi, gelecek nesillere barış ve huzurlu bir dünya bırakmak
için bu coğrafyanın insanları olarak birbirimizle helalleşmeliyiz diyorum.
Bir kişi neye inanırsa
inansın, inancına sadık olmalıdır. Biz barışa inanıyoruz ve barışa sadık
kalacağız. Çünkü barış, yeryüzünün zor olgunlaşan en lezzetli meyvesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder