Gün
ağardığında!…
Gecenin
bütün karanlığına inat, her şey güzel olacaktı…
Çünkü
atılan her adım, umudun yolculuğuydu.
Görülen
her yeşil, dokunulan her yaprak,
Koklanan
her leylak huzur penceresini aralayıp,
Ruhumuzu
saracak, kokusunu bırakacaktı…
Rengârenk
kuşların dillendirdiği şarkılar,
Dilimizden
dökülen nağmelere heyecan katacaktı…
Kapanan
göz kapakları aralandığında!...
Hayat
yeni güne yelken açacak, her şey güzel olacaktı…
Çünkü
hayat, paylaşılabildiği kadar güzel.
Irmaklardan
denizlere dökülen suyun seslendirdiği şiir,
Sisli
bir ilkbahar sabahında,
Sonsuzluğa
yayılan taze ekmek kokusu,
Rüzgârla
birlikte, kokunun en saf halini yeryüzüne yayacaktı.
O
ruhta saklı duran!...
Sonu
gelmez hayallerimiz gerçekleşecek…
Yaşanan
mutluluk, gerçek mutluluk olacaktı...
Yağmur
dindiğinde!...
Her
damlası dünyamızı temizleyecek…
Temiz
bir dünya, aydınlık yarınlar demekti.
Toprağa
düşen yağmur damlalarının rayihası,
Bulutların
izlerini sürecek…
Gökkuşağına,
yıldızlara uzanan bir köprü kuracaktı…
Kuşların
göç mevsiminde!...
Umutlarımız
vuslata kanat çırpacak…
Olmadı,
olmayacak, olamayacak…
“Adaletin”
bizden uzak bırakıldığı bu âlemde,
Mutluluktan
beslenen bir dünya beklemek!...
Belki
de bir hayaldi…
Sadece
bir hayal…
Memdoğlu...