Türkiye,
2 Kasım sabahına, derin bir “oh” çekerek uyandı. Bunun en büyük nedeni ise dört
yıl daha devam edecek olan “siyasi istikrar”dır.
Değerli
okuyucular! Kamuoyunda 1 Kasım seçim sonuçlarına ilişkin geniş değerlendirmeler
yapıldı ve yapılacaktır da. Biz de bu
yazımızda, 1 Kasım seçim sonuçlarının “İmralı, Kürtler, HDP ve PKK-Kandil” yansımalarını
analiz etmeye çalıştık.
HDP’nin
geldiği gelenekteki siyasi partiler, geçmiş yıllarda yapılan seçimlerde halktan
ancak % 3-7 oranında oy alabilmişlerdi. Ve
bu sonuçlar PKK şiddeti ve çatışmaların yoğun olduğu dönemlere aitti. PKK her
seçim dönemi yaklaştığında şiddeti tırmandırmış, silah gölgesinde bu sonuçlar
elde edilmişti.
“Çözüm
Süreci”nin olgunlaştığı bir döneme denk gelen 7 Haziran seçiminde HDP, % 13,5
oy aldı. HDP’nin bu başarıyı silahların sustuğu ve çatışmasızlık döneminin devam
ettiği bir ortamda elde etmiş olmasına dikkatinizi çekeriz. Yani, ilk defa;
silahların olmadığı bir ortamda HDP seçmenden hatırı sayılır oranda bir oy
aldı. Bundan: “PKK, Türkiye’ye karşı silahlı eylemlerine son verdiğini ve sınır
dışına çıktığını açıklayarak sivil siyasetin önünü açmalı” sonucu
çıkarılmalıyken: PKK-Kandil, Öcalan’ın 1992 yılında “hataydı” dediği cephe
savaşını, şehir merkezlerine indirgemeye çalıştı. Kandil, muhtemelen şöyle bir
hesap yaparak: “çatışmasız bir ortamda % 13,5 oranında bir oy alınabiliyorsa,
silah ile birlikte bunu %15-16 oranlarına yükseltebiliriz” dedi ve böyle bir
stratejinin yanlışlığını 1 Kasım’daki seçimde görmüş oldu. HDP’nin bölgedeki oy
kaybının şehir merkezlerinde olduğunu hatırlatalım. Yani daha açık bir
ifadeyle, PKK’nın “hendek” stratejisi halktan destek bulmamış, iflas etmiştir.
Geçmiş
yazılarımızda defaatle dile getirdiğimiz; “Öcalan, Orta Doğu’nun kaygan ve
kaypak zemininde siyaset üretebilen ender şahsiyetlerdendir” tespitini bir kez
daha hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Öcalan 2013 Nevruzu’nda yaptığı eylemsizlik çağrısını 2015 yılında
yapmış olmasına rağmen, KCK; Öcalan’ı da by-pass ederek “Çözüm Süreci”nin
buzdolabına kaldırılmasına neden olan silahlı eylemlere yöneldi. Oysa PKK,
bugüne kadar hayatiyetini devam ettiriyorsa, bu Öcalan’ın hem Türkiye, hem de
dünya siyasetini doğru okumasının bir neticesidir. Çatışmaların başlamasından
sonra İmralı ile görüşmelerin yapılmadığı dikkatinizden kaçmamıştır. Aslında
Öcalan, PKK’nın yeniden silahlı mücadeleye başlaması ile kendisinin devre dışı
bırakılmak istendiği gördü ve bu süreçte sessiz kalmayı tercih etti.
Çatışmaların olduğu bir ortamda sürece müdahil olmak büyük bir riskti. Öcalan
bu riski göze almayıp 1 Kasım seçim sonuçlarını bekledi. 1 Kasım’dan sonra
nasıl bir strateji izleyeceğini her birlikte göreceğiz.
Okuyucularımız
hatırlayacaklardır. 28 Temmuz 2015 tarihli “HDP
Bir Tercih Yapmak Zorunda” (http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2015/07/hdp-bir-tercih-yapmak-zorunda.html)
başlıklı yazımızda HDP için, “Ya kendi iradeleri doğrultusunda sivil
siyaset, ya da eli silahlı Kandil’in
gölgesinde siyaset. Yok, eğer silahın gölgesinde siyaset yapmayı tercih
ederlerse, Türkiyelileşemeyecekleri gibi; siyaseten de kendi sonlarını hazırlamış
olacaklardır” değerlendirmesinde bulunmuştuk. 1 Eylül 2015 tarihli “Kürtler Bir Tercih Yapmak Zorunda” (http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2015/09/kurtler-bir-tercih-yapmak-zorunda.html)
başlıklı yazımız da ise Kürtler için: “Bölge
halkı karar vermek zorunda: Ya barış, ya da kan ve gözyaşının hâkim olacağı
savaş ortamı. STK’lar başta olmak üzere, bölge halkı, PKK’nın silahlı
faaliyetlerine, sivilleri de hedef alan silahlı eylemlerine ‘hayır’
diyebilmelidir. Huzurlu ve güvenli bir gelecek için bunu yapmak zorundadırlar.”
demiştik.
KCK-Kandil,
1 Kasım seçimi öncesi ilan ettiği tek taraflı ateşkesi (!) sonlandırdığını
açıklayarak, yanlış yapmaya devam ediyor. Türkiye olarak, HDP’nin doğru bir
tercih yapmadığını gördük. Kürtlerin ise 1 Kasım seçiminde doğru bir tercih
yaptıklarına şahit olduk. Bölge halkı kendi zihin dünyasında bir mahkeme kurdu
ve gayrı meşru (silahlı) yöntemlerle, meşru hedeflere gidilemeyeceğinin dersini
vermiş oldu.
Sonuç
mu?
-PKK,
Türkiye’ye karşı silahlı eylemlerine son verdiğini ilan etmeli ve sınır dışına
çıkmalıdır.
-HDP,
kendi iradeleri doğrultusunda tüm Türkiye’yi kucaklayacak bir siyaset
izlemelidir.
-Kürtler,
silaha “hayır” diyerek, silahın varlığına son vermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder