18 Ocak 2015 Pazar

Cizre’de Ne Oldu/Oluyor?


Çözüm Süreci’nin başladığı dönemlerde, süreci sabote etmeye yönelik provokasyonlar düzenlendi. İlk olarak Yüksekova ve Lice’de tertiplenen bu eylemlerin son dönemdeki merkezi Cizre oldu.

Cizre, Türkiye’nin Irak’a yönelik ticaretinin önemli merkezlerinden biridir,  stratejik olarak da bölgenin kalbi konumundadır.

Son yaşanılanlar üzerinden değerlendirmelerde bulunmak, Cizre’deki olayların derinliğini yeteri kadar yansıtmayacaktır. Cizre’deki olayları daha iyi anlayabilmek için,  öncelikli olarak Cizre’nin tarihi, kültürel ve sosyolojik yapısını bilmemiz ve tanımamız gerekir. Şerafettin Elçi Cizre’yi, “Cizre genel olarak üç mahalleden oluşur. Ali Bey Mahallesi, Kale Mahallesi ve Tor Mahallesi. Her mahalle kendi içinde ayrı bir devlet gibiydi. Kanton devlet gibi. Büyük bir dayanışma vardı. Bir mahalleli diğer bir mahalleliyle kavga ettiği zaman mahalle kavgası olurdu... Seçimlerde oy verme de dahil mahallerde toplu hareket etme geleneği vardı... Her şey güce göre değişiyordu. Yani ekonomik güç, sosyal güç ve kaba kuvvet...”* diyerek anlatmıştı.

İkincil olarak, Cizre’nin örgüt açısından arzettiği öneme bakmamız lazım. Cizre’nin PKK nezdinde özel bir konumu ve değeri vardır. KCK-Kandil ve örgüt sempatizanlarına göre Cizre; “Kürt Özgürlük Mücadelesi tarihinde ilk ‘serhildan’ın” -başkaldırı- yapıldığı yerdir. PKK,  yeni bir serhildan girişimi ile Türkiye’de ilk kantonunu resmileştirmeyi planlamaktadır.

23 yıl önce (1992 Nevrozu) Cizde’de yaşanan ve PKK’nın büyük bir “serhildan” olarak adlandırdığı olaylar için Öcalan (yakalandıktan sonra); “İsyan yanlıştı, Kürtler açısından silahlı mücadeleyi gerektiren bir durum kalmamıştı" demişti.

Hazırlıklarına günler öncesinden başlanılmış olan 1992 Nevruzu’na katılmak için Avrupa’dan (özellikle Almanya ve İngiltere’den)  çok sayıda gazeteci ve siyasetçi de Cizre’ye gelmişti. Nevruz günü başlayan olaylar sırasında, Alman Milletvekili UweHelmke’nin halkı provoke ettiği iddia edilmişti. Bugün de Cizre’de gazeteci kimliği altında çok sayıda ajan-provokatörün gezdiği iddia edilmektedir.

Üçüncü   ve son olarak Cizre’nin1990’lı yıllardaki PKK-Hizbullah çatışmalarında, PKK’nın Hizbullah’ın etkinliğini kıramadığı yerlerden olması.

Ayrıca, Çözüm Süreci’nin devam  ettiği iki yıl içerisinde PKK ile İran arasında hiç bir çatışmanın yaşanmamış olması dikkat çekicidir.

KCK-Kandil içerisindeki şahin kanat, DTK Başkanı Hatip Dicle’nin Çözüm Süreci’nde etkin rol almasını ve İmralı heyetine dahil edilmesini bir türlü hazmedemedi. Hatip Dicle ile birlikte Leyla Zana’nın da etkin rol alması, HDP’nin yükünü kısmen de olsa hafifletmiştir.

Cizre’deki olayların sonlanıp sonlanmayacağının şifresi DTK Genel Başkanı Hatip Dicle’nin, "Öcalan’ın Kürt gençlerinden daha önce yüzü kapalı eylem yapılmayacağı ve kepenk kapattırma eylemleri yapılmayacağı yönünde alınan kararları, pratiğe koymasını istediğini tekrarladı. Biz ümit ediyoruz ki Başkan Apo’nun etrafında kilitlenen, onun mesajına, onun yüreğine sahip çıkanlar olarak, örgütlülüğümüzü koruyarak, onun bu mesajına sahip çıkmak gerekiyor" dediği Öcalan’ın bu mesajda saklıdır.

Hatip Dicle’nin Öcalan’ın mesajını okuduğu gün Cizre’de 12 yaşındaki bir çocuk yaşamını yitirdi. HDP heyetinden İdris Baluken ve Pervin Buldan’ın Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile görüştüğü günün gecesinde Cizre İlçe Kaymakamlık binası roketatarlı saldırıya uğradı. Yani HDP ve DTK temsilcilerinin hükümet temsilcileri ile gerçekleştirdiği her görüşmenin ardından Cizre’de bir olay yaşanmaktadır. Öcalan’ın “yüzü kapalı eylem yapılmayacak, kepenk kapanmayacak” mesajından sonra YDG-H Cizre’de eylem gerçekleştiriyorsa, bu şu manaya gelir: Cizre’deki olayların ana kaynağını İmralı ile Kandil arasındaki güç ve otorite mücadelesidir. (Geniş bilgi için  http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2014/10/ocalanin-sarsilan-otoritesi.html)

Türkiye’de devlet değişti, iktidar değişti, muhalefet değişti ama PKK bir türlü değişmedi. PKK’nın değişememesinin en büyük nedeni, çok sert ve kapalı bir yapı olmaları; halktan ve toplumdan uzaklaşmasıdır. Çözüme yaklaşıldıkça PKK içerisindeki direnç artmaya devam edecektir. PKK’nın direncini kıracak en büyük etken bölgenin kendisindir, halkın kendisidir.

TBMM Cizre’ye el atmalı, gerekiyorsa Cizre’deki olaylar için bir araştırma komisyonu kurmalıdır. Kurulacak bir araştırma komisyonu halktaki güvensizliği en aza indirgeyecektir.

Kürt Sorunu sadece Kürtlerin sorunu olmadığı gibi,"Çözüm Süreci" de bir partinin sorunu olmamalıdır. Barış ve çözüm partiler üstü olmalıdır. Cizre’de yaşanılanlar sadece HDP-PKK/ ve Hüda-Par’ı ilgilendirmiyor. Cizre; AK Parti, CHP, MHP ve HDP’yi ilgilendirmeli, Cizre tüm Türkiye’nin sorunu olmalıdır.

Cizre’deki fitneyi gelin elbirliği ile temizleyelim...

 *Hasan Kaya/Doğu’nun Elçisinden Yüca Divan’a Şerafettin Elçi, s.332

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder