Müjdat Gökçe: Sayın
Memdoğlu, öncelikle bize vakit ayırıp, röportaj yapma imkânı verdiğiniz için
çok teşekkür ediyoruz. KCK’nın “çekilme durdu, ateşkes sürüyor” açıklamasını
nasıl değerlendiriyorsunuz. KCK bu tür açıklamalar ile neyi amaçlıyor?
Mehmet Memdoğlu: Sayın Gökçe, takdir edersiniz ki Türkiye bu günlere kolay
gelmedi. Bu açıklamadaki mesaj, kanaatimizce iki yönlüdür. Birincisi bu ve
benzeri açıklamalar, devleti ve hükümeti sıkıştırma, taviz verdirme ve tehdit
etme amaçlıdır. Ki böyle bir şeyin kabul edilebilir tarafı yoktur. İkinci
mesaj ise direkt Öcalan’a yöneliktir. Hatırlanacağı üzere, İmralı ile
görüşmeler başladığı andan itibaren, çözüm sürecine yönelik engelleme
girişimleri olmuştu. Uluslararası derin bağlantıları olan ve “derin PKK” olarak
adlandırılan kesimden de süreci sabote etmeye yönelik eylemler yapıldı. Mesela,
Fransa’nın Başkenti Paris’te öldürülen 3 PKK’lının bu derin yapılanmalar
tarafından öldürüldüğünü ve amacın süreci sekteye uğratmak olduğunu
düşünenlerdenim.
Müjdat
Gökçe: Efendim yani KCK içerisinde Öcalan’a rağmen çözüm istemeyen silahlı
gruplar mı var?
Mehmet Memdoğlu: Evet… Bu kesim, Öcalan’a rağmen, Öcalan’sız da silahlı mücadeleyi
sürdürebileceklerini düşünüyorlar. Öcalan ise 21 Mart Nevruz Bayramı’ndaki
açıklamasında “silahlı mücadele döneminin bittiğini ve silahlı unsurların sınır
dışına çekilmesi gerektiğini” açıklamıştı. Bu açıklamadan sonra uluslararası
derin yapılanmalar ile bağlantılı olan derin PKK buna direnmeye başladı.
Hatırlarsanız, Öcalan; “sınır dışına
çekilme işlemi haziran sonu itibarıyla biter” demişti. Şu ana kadar PKK’nın
ancak yüzde 25-30’u çekildi. Öcalan PKK içerisindeki bu direnci aşmak için
“silahlı” ve “silahsız” olarak mücadele diyen ve bölünmenin eşiğine gelen
KCK’nın başına Cemil Bayık’ı getirterek, şimdilik PKK’daki bu bölünmeyi
engellemiştir.
Müjdat Bey, KCK’nın Eş Başkanlığına
getirilen Cemil Bayık, son açıklamasında, “Biz Rojava’da (Suriye’de) siyasi
çözümden yanayız” diyor. Sormazlar mı adama, Suriye’de siyasi çözümden yana
olan bir terör örgütü, kimler adına Türkiye’de silahlı mücadeleyi dayatıyor.
Müjdat Gökçe: Sayın
Hocam, “çözüm sürecini” nasıl değerlendiriyorsunuz. Yani gerçekten bu süreç ile
bir çözüme ulaşılacak mı?
Mehmet Memdoğlu: Türkiye, yüz yıldır çözülememiş bir problem olan Kürt sorunu
çözebilmeli. Türkiye’nin iç dinamikleri buna müsait. Kendi sorununu kendisi
çözmeli, dışarıdan bir müdahaleye müsaade etmemeli. Dünya ve bölgedeki
gelişmeler paralel olarak, kendi sorunların çözememiş bir Türkiye’nin; küresel
güç olamayacağı aşikârdır. Nitekim mevcut şartlar bunu doğrular niteliktedir.
2012 yılının son aylarında İmralı ile başlayan çözüm sürecinin, tüm engelleme
ve boşa çıkarma çabalarına rağmen, umut ettiğimiz noktaya; yani başarılı
olacağına inanıyorum.
Müjdat Gökçe: Sayın
Memdoğlu bu süreci PKK’ya verilmiş bir taviz olarak görenler var. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Mehmet Memdoğlu: Sayın Gökçe, elbette ki böyle düşünenler olabilir. Yıllarca bu
ülkede dini “öcü” gibi gösteren ve “irtica geliyor karanlığa gömüleceğiz”
paranoyası ile bu toplumu korkutanlar; şimdi de “bölündük”, “bölünüyoruz”
paranoyası ile kendilerine bir korku imparatorluğu oluşturmak istemişlerdir.
Böyle süreçlerde toplum algısını iyi yönetmek gerekir. AK Parti’nin Kürt
sorununun çözümü ile terörü sonlandırılması gibi kronikleşmiş sorunların
çözümünde, sosyal algıyı iyi yönettiği söylemek doğru değildir.
Bugün yanı başımızda bir Suriye gerçeği
var. Suriye’deki iç savaş Orta Doğu’nun tüm dengelerini değiştirebilir.
Maalesef Irak’ta oluşan fiili bölünme, Suriye’de de gerçekleşecek gibi. Suriye’nin
kuzeyinde oluşan fiili durum, yani PKK’nın Suriye yapılanması olan
PYD’nin etkinliği; doğrudan Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Tüm bu
gelişmelere paralel olarak, kendi iç problemini çözemeyen bir Türkiye’nin
Suriye’de oluşan fiili duruma müdahil olması mümkün değildir. Kaldı ki
Türkiye, yıllardır Esed’den kimlik dahi alamayan Suriye Kürtlerini de kendi
safına çekebilirdi. PKK’nın Türkiye’deki tüm Kürtleri temsil etmediği gibi,
PYD’denin de Suriye’deki tüm Kütleri temsil etmediği gerçeği ortada iken.
Müjdat Gökçe: Hocam,
Başbakan’ın 30 Eylül’de açıklayacağını duyurduğu “demokratikleşme paketi” için
ne düşünüyorsunuz. Kamuoyunda bu yönde büyük bir beklenti oluşmuş durumda.
Mehmet Memdoğlu: Evet, beklentilerin yüksek olması doğal karşılanabilir. Bilindiği
üzere toplumun beklentileri karşılamak her zaman mümkün olamamıştır. Paket ile
ilgili olarak kulislere sızan bilgilere göre: “Daraltılmış seçim sistemi
modeline geçilmesi, buna bağlı olarak seçim barajının düşürülmesi, kamuda
başörtüsü yasağının kaldırılması, yüzde 1 ve üzerinde olan siyasi partilere
hazine yardımının yapılması, ana dilde kamu hizmetlerine erişim, ana dilde özel
okullarda eğitim vermeye imkân sağlayacak düzenlemenin yapılması, Alevi kesimin
sorunlarının dikkate alınarak Alevi dedelerinin maaşa bağlanması” gibi
düzenlemelerin yapılacağı konuşuluyor.
Paketin içeriğini tam görmeden, fazla da
yorum yapmak doğru değildir. Tabii “önce demokratikleşme” diyen BDP ve KCK,
henüz paketin içeriği açıklanmadan paket hakkındaki görüşlerini beyan ettiler.
Bu tavrın nedeni; demokratikleşme paketini manipüle etmektir.
Türkiye'nin 90 yıllık çözülemeyen
sorunlarının bir anda bir "demokratikleşme paketi" ile çözülmesini
beklemek aşırı iyimserlik olur. Bekleyip görmek lazım.
Müjdat Gökçe: Sayın
Memdoğlu, değerli vaktinizi bize ve okuyucularımıza ayırdığınız için çok
teşekkür ediyorum. Oldukça aydınlatıcı ve yol gösterici bir sohbet oldu. Sağ
olun…
(Bu röportaj ilk olarak 28 Eylül 2013 tarihinde gazetesiz.com haber sitesinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder