6 Ocak 2015 Salı

Çözüm Süreci ve Derin PKK!


Müjdat Gökçe: Sayın Memdoğlu, öncelikle bize vakit ayırıp, röportaj yapma imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. KCK’nın “çekilme durdu, ateşkes sürüyor” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz. KCK bu tür açıklamalar ile neyi amaçlıyor?

Mehmet Memdoğlu: Sayın Gökçe,  takdir edersiniz ki Türkiye bu günlere kolay gelmedi. Bu açıklamadaki mesaj, kanaatimizce iki yönlüdür. Birincisi bu ve benzeri açıklamalar, devleti ve hükümeti sıkıştırma, taviz verdirme ve tehdit etme amaçlıdır.  Ki böyle bir şeyin kabul edilebilir tarafı yoktur. İkinci mesaj ise direkt Öcalan’a yöneliktir. Hatırlanacağı üzere, İmralı ile görüşmeler başladığı andan itibaren, çözüm sürecine yönelik engelleme girişimleri olmuştu. Uluslararası derin bağlantıları olan ve “derin PKK” olarak adlandırılan kesimden de süreci sabote etmeye yönelik eylemler yapıldı. Mesela, Fransa’nın Başkenti Paris’te öldürülen 3 PKK’lının bu derin yapılanmalar tarafından öldürüldüğünü ve amacın süreci sekteye uğratmak olduğunu düşünenlerdenim.

Müjdat Gökçe: Efendim yani KCK içerisinde Öcalan’a rağmen çözüm istemeyen silahlı gruplar mı var?
Mehmet Memdoğlu: Evet… Bu kesim, Öcalan’a rağmen, Öcalan’sız da silahlı mücadeleyi sürdürebileceklerini düşünüyorlar. Öcalan ise 21 Mart Nevruz Bayramı’ndaki açıklamasında “silahlı mücadele döneminin bittiğini ve silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi gerektiğini” açıklamıştı. Bu açıklamadan sonra uluslararası derin yapılanmalar ile bağlantılı olan derin PKK buna direnmeye başladı.

Hatırlarsanız, Öcalan; “sınır dışına çekilme işlemi haziran sonu itibarıyla biter” demişti. Şu ana kadar PKK’nın ancak yüzde 25-30’u çekildi. Öcalan PKK içerisindeki bu direnci aşmak için “silahlı” ve “silahsız” olarak mücadele diyen ve bölünmenin eşiğine gelen KCK’nın başına Cemil Bayık’ı getirterek, şimdilik PKK’daki bu bölünmeyi engellemiştir.
Müjdat Bey,  KCK’nın Eş Başkanlığına getirilen Cemil Bayık, son açıklamasında, “Biz Rojava’da (Suriye’de) siyasi çözümden yanayız” diyor. Sormazlar mı adama, Suriye’de siyasi çözümden yana olan bir terör örgütü, kimler adına Türkiye’de silahlı mücadeleyi dayatıyor.
Müjdat Gökçe: Sayın Hocam, “çözüm sürecini” nasıl değerlendiriyorsunuz. Yani gerçekten bu süreç ile bir çözüme ulaşılacak mı?

Mehmet Memdoğlu: Türkiye, yüz yıldır çözülememiş bir problem olan Kürt sorunu çözebilmeli. Türkiye’nin iç dinamikleri buna müsait. Kendi sorununu kendisi çözmeli, dışarıdan bir müdahaleye müsaade etmemeli. Dünya ve bölgedeki gelişmeler paralel olarak, kendi sorunların çözememiş bir Türkiye’nin; küresel güç olamayacağı aşikârdır. Nitekim mevcut şartlar bunu doğrular niteliktedir. 2012 yılının son aylarında İmralı ile başlayan çözüm sürecinin, tüm engelleme ve boşa çıkarma çabalarına rağmen, umut ettiğimiz noktaya; yani başarılı olacağına inanıyorum.

Müjdat Gökçe: Sayın Memdoğlu bu süreci PKK’ya verilmiş bir taviz olarak görenler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Mehmet Memdoğlu: Sayın Gökçe, elbette ki böyle düşünenler olabilir. Yıllarca bu ülkede dini “öcü” gibi gösteren ve “irtica geliyor karanlığa gömüleceğiz” paranoyası ile bu toplumu korkutanlar; şimdi de “bölündük”, “bölünüyoruz” paranoyası ile kendilerine bir korku imparatorluğu oluşturmak istemişlerdir. Böyle süreçlerde toplum algısını iyi yönetmek gerekir. AK Parti’nin Kürt sorununun çözümü ile terörü sonlandırılması gibi kronikleşmiş sorunların çözümünde, sosyal algıyı iyi yönettiği söylemek doğru değildir.

Bugün yanı başımızda bir Suriye gerçeği var. Suriye’deki iç savaş Orta Doğu’nun tüm dengelerini değiştirebilir.  Maalesef Irak’ta oluşan fiili bölünme, Suriye’de de gerçekleşecek gibi. Suriye’nin kuzeyinde oluşan fiili durum,  yani PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD’nin etkinliği; doğrudan Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Tüm bu gelişmelere paralel olarak, kendi iç problemini çözemeyen bir Türkiye’nin Suriye’de oluşan fiili duruma müdahil olması mümkün değildir.  Kaldı ki Türkiye, yıllardır Esed’den kimlik dahi alamayan Suriye Kürtlerini de kendi safına çekebilirdi. PKK’nın Türkiye’deki tüm Kürtleri temsil etmediği gibi, PYD’denin de Suriye’deki tüm Kütleri temsil etmediği gerçeği ortada iken.
Müjdat Gökçe: Hocam, Başbakan’ın 30 Eylül’de açıklayacağını duyurduğu “demokratikleşme paketi” için ne düşünüyorsunuz. Kamuoyunda bu yönde büyük bir beklenti oluşmuş durumda.

 Mehmet Memdoğlu: Evet, beklentilerin yüksek olması doğal karşılanabilir. Bilindiği üzere toplumun beklentileri karşılamak her zaman mümkün olamamıştır. Paket ile ilgili olarak kulislere sızan bilgilere göre: “Daraltılmış seçim sistemi modeline geçilmesi, buna bağlı olarak seçim barajının düşürülmesi, kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, yüzde 1 ve üzerinde olan siyasi partilere hazine yardımının yapılması, ana dilde kamu hizmetlerine erişim, ana dilde özel okullarda eğitim vermeye imkân sağlayacak düzenlemenin yapılması, Alevi kesimin sorunlarının dikkate alınarak Alevi dedelerinin maaşa bağlanması”  gibi düzenlemelerin yapılacağı konuşuluyor.

Paketin içeriğini tam görmeden, fazla da yorum yapmak doğru değildir. Tabii “önce demokratikleşme” diyen BDP ve KCK, henüz paketin içeriği açıklanmadan paket hakkındaki görüşlerini beyan ettiler. Bu tavrın nedeni; demokratikleşme paketini manipüle etmektir.
Türkiye'nin 90 yıllık çözülemeyen sorunlarının bir anda bir "demokratikleşme paketi" ile çözülmesini beklemek aşırı iyimserlik olur. Bekleyip görmek lazım.

Müjdat Gökçe: Sayın Memdoğlu, değerli vaktinizi bize ve okuyucularımıza ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Oldukça aydınlatıcı ve yol gösterici bir sohbet oldu. Sağ olun…

(Bu röportaj ilk olarak 28 Eylül 2013 tarihinde gazetesiz.com  haber sitesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder