Adını duyduğum an, boğazım düğüm düğüm olur,
Nutkum tutulur…
Gönül mahpushanesinde,
Kalbim ilmek ilmek seni işler durur Dildâre(m)!
Gecenin ayazı üşütse de bedenimi,
Güzel gülüşünün meftunudur gözlerim,
Sıcacık…
Şehrin kötülüklerini örten sis bile
Gözlerimdeki gözlerini kapat(a)madı Dildâre(m)!…
Mumun vazifesidir, pervaneye aşkından yanması…
Görünce o cemalî, söyler misin?...
Ben nasıl yanayım ta yürekten Dildâre(m)!?
Çaresizim, bilmem kime sitem edeyim?...
Açtın yüreğimde derin bir yara.
Derdime çare, sabra katık ümit ve dua…
Dermanı için götürsün beni o Yâr’a Dildâre(m)!?
Karayel misin ki esip, kırdın dal ve budaklarımı?
Tufan olup geçtin ömrümden…
Yağmur çiseledin, ıslattın tüm rüyalarımı.
Ah Dildare(m)!...
İlkbahar’da açan tüm çiçekleri…
Bahçendeki boynu bükük kırmızı gülleri,
Sabırla diktiğimiz kızıl lâle ve karanfilleri…
Boğaz’ın mor mu mor erguvanları…
Ülkemin en güzel çiçeklerini toplayabilirsin.
Oysa kalbimin kırıkları hâlâ yerde,
Seni bekliyor.
Söyler misin!?....
Paramparça olanı, cam kırıkları mı sandın?
Dokunma yüreğime!...
Yüreğine batar da yüreğin kanar Dildâre(m)!?...
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder