16 Şubat 2017 Perşembe

Hiç Yaşarken Öldünüz mü?...

İyi ya da kötü güzel veya çirkin…
İnsanın yaşayacağı ne varsa,
Engel tanımaksızın görüp, yaşıyor.

“Yırtık Ayakkabı”ya üzülen çocuklarken,
Sayamasak da düşen yağmur tanelerini,
Düştüğü yerleri sevmeyi bildik…
Kuşların kanatlarına dokunamasak da
Masal diyarlarında,
O kanatlara konup uçmayı öğrendik…
Tespihin en güzelini çektiğimizde,
Sevdiklerimizi dilimize dua ettik …

Zaman nasıl da geçiyor ve geçerken,
Bizden de o derin izlerini esirgemiyor…
Derken, önce sarsıldık sonra;
Gül tohumuna zehirli sarmaşık katanlarca,
İftira ateşiyle yanan derin bir kuyuya itildik…
İns-an’ın açtığı bu yarayı anlatmaya
Kelimeler yeter, dilimiz döner mi, bilinmez?
Hâsılı, buyurun!
İşte, ins-an’oğlunun bize hediyesi (!)

Üzerinize acıyla yoğrulmuş toprak serpildi mi hiç?
Şüphe dolu bakışlarla taciz edildiniz mi?
Manasız, mantıksız sorular duydu mu kulaklarınız?
Ve açık olan kapılar bir bir kapandı mı yüzünüze?
Cadde ve sokaklara sığmaz oldunuz mu?
Hava size ulaşmadan yönünü değiştirdi mi?
Hayatın renkleri ne siyah, ne de beyazken…
Onlarca rengin arasında hiç renk-siz kaldınız mı?
Ne acıyan yerinize...
Ne de acıtan yanınıza, çaresizce bakakaldınız mı?
Öyle ki…
O taşıdığınız emanet, sırtınıza yük oldu mu?
Yani dostlar!
Siz! Hiç yaşarken öldünüz mü?

Şimdi: Uzun, uzun düşünüyor,
Ateşten kuyunun dibinden bakıyorum hayata…
Ne rüzgâr esiyor, ne kuşlar uçuyor,
Ne de ışık uğruyor.
Her yer kapkaranlık...
Buradan kimse geçmiyor.
Sanki yeryüzü sağır ve dilsiz,
Sadece ben konuşuyor, ben duyabiliyorum.
Her çığlığım tekrar büyüyerek üstüme düşüyor.
Her yakarışım, sessiz bir ok gibi beni bulup vuruyor.

Acaba diyorum?
Eksiden olduğu gibi,
Renk renk çiçeklere dokunabilecek miyim?
Bir daha ağaçları ve gökyüzünü seyredebilecek miyim?
Aydınlık günleri görüp,
Sevdiklerime tekrar kavuşabilecek miyim?
Büyükler; "Adaletin kestiği parmak acımaz" derdi...
Baş kesen ve parmak acıtmayan "adaletin terazisi",
Bizim kapımıza da uğrar mı?...
Yarabbi!...
Bizi Hak'tan ve "adaletten" ayırma...
Ya Sabır…
Ya Sabır…
Ya Sabır…

Memdoğlu