Gözlerimdeki ışık,
yüreğimdeki sızı,
Acı-yan yaram,
âlemdeki yalnızlığımsın…
Sen!
Hiç duyulmayacak
haykırışlarım,
Gönlüme akıttığım, kanlı
gözyaşlarımsın…
Sen!
Sonu olmayan gecem,
gerçekleşmeyen rüyam,
Tükenmeyen ümidim,
aydınlığımsın…
Sen!
Diyar diyar gezip de
bulamadığım,
Bülbül-ü şeyda, ah-u
zarımsım…
Sen!
Açmak için güneşi
beklemeyip,
Kalbimde kök
salan, boynu bükük goncagülsün…
Sen!
Semadan dökülüp üzerime
yağan,
Kar taneleri, yağmur
damlacıklarısın…
Sen!
Rüzgârın savurup, bulutların
getirdiği,
Dağlardan vadilere dökülen,
bir avuç toprağımsın…
Sen!
Hem gözü, hem gönlü yakan,
Giyilmesi mümkün olmayan,
ateşten bir gömleksin…
Sen!
Güneşin görmeyip, gölgenin
düşmediği
Kör kuyudaki ay yüzlü
Yusuf’sun…
Sen!
Kalemin yazamayıp, defterin tutamadığı,
Sayfalara sığdıramadığım
şiirimsin…
Sen!
Yeryüzünde değil, gökyüzünde
yeşeren,
Sevgi çiçeğim, dilimdeki
duamsın…
Sen!
Evet, Sen!
Varlığına şükrettiğim,
yokluğunla ürperdiğim
Sonu olmayan yolumsun…
Sadece varsın ve hep öyle
kalacaksın…
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder