Medine sözleşmesi: 622 yılında Hz.Muhammed (s.a.v) tarafından huzur ve barışı temin etmek adına, Medine’deki Hazreç ve Evs kabileleri arasındaki iç çatışmayı sonlandırarak, şehirde yaşayan Yahudi, Pagan ve Müslümanları “ümmet” çatısı altında toplayan mukavelenin adıdır. Sözleşmeden amaç, şehirde bulunan her topluluğun özgür ve huzur içinde yaşamasını sağlamaktı.
“Medine Sözleşmesi” ilk olarak, doksanlı yıllarda “Yeni Zemin” dergisi tarafından bir dosya şeklinde hazırlanarak kamuoyunun dikkatine sunulmuştur. Sonraki yıllarda ise Ali Bulaç’ın birkaç yazısına konu olmuştur.
PKK cenahından ise ilk olarak Abdullah Öcalan tarafından 15 Nisan 2011 tarihli avukat görüşme notunda konu edilmiştir. Öcalan, o dönemde devam eden “sivil itaatsizlik” ve “sivil cuma namazları” eylemlerine ilişkin: “Sivil cuma namazlarına ilişkin de şunları belirtmek istiyorum; Bu sivil itaatsizlik eylemlerini destekliyorum ve onları selamlıyorum. Gerçek İslam işte budur. Bu Medine İslam'ıdır. İktidara bulaşmamış Hz. Muhammed'in İslam’ı budur” değerlendirmesinde bulunmuştu. 3 Haziran 2011 tarihli avukat görüşmesinde ise: “Gerçek İslam, Medine İslam’ıdır. Medine sözleşmesi diyoruz buna. Medine Sözleşmesi, Medine'de yaşayan tüm toplulukların, toplum birimlerinin üzerinde anlaştığı bir toplumsal sözleşmedir” demişti.
1 Kasım seçimine katılacak olan siyasi partiler, seçim çalışmalarını sürdürüyor. Kimi siyasi parti liderleri seçim mitingleri düzenleyerek, kimileri de sohbet toplantıları tertipleyerek seçmene ulaşmaya çalışıyor. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş -izlediğim ve takip edebildiğim kadarıyla- bu seçim döneminde de kendi iradesi doğrultusunda bir çalışma yürütememektedir. Açıklama ve beyanatlarındaki derin çelişkiler, “İmralı ile Kandil” arasına sıkışmış olmasının bir sonucudur.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 23 Ekim’de, seçim çalışmaları için bulunduğu Bitlis’in Güroymak (Norşin) ilçesinde yapmış olduğu konuşmada: "Hz. Peygamberimizin Medine sözleşmesi referanslarımızdan biridir. Çok önemli tarihsel bir belgedir. Eşitlik, birlikte yaşama, kardeşlik hukuku adına bir şey inşa edeceklerse Medine sözleşmesini göz ardı ederek davranamayız" dedi.
HDP ya da bir başka partinin “Medine Sözleşmesi”ni referans alabilmesi için, “Medine Sözleşmesi”ni hiçe sayan politika ve siyaset tarzını terk etmesi gerekir. Partilerin bu konuda samimi olduklarını göstermeleri için “Medine Sözleşmesi”ni temel olan bir toplum modeli vadetmeleri gerekmez mi?
Demirtaş, konuşmasının devamında, Bediüzzaman’a -benzer ifadeleri var ise de- mal ettiği ancak Bediüzzaman’ın kendisine ait olmayan "Sevdası büyük insanların, imtihanı da büyük olur" sözü üzerinden bölge halkından oy talep etti.
Selahattin Demirtaş bu konuşmayı Norşin’de değil de İzmir’de, Tekirdağ’da, Kocaeli’de, Eskişehir'de hatta ve hatta Diyarbakır’da yapar mıydı? Kanaatimce yapmaz, yapamazdı.
Peki, neden Norşin?
-Norşin ilim yuvasıdır ve Üstad Bediüzzaman’ın ilmi tedrisatını devam ettirdiği bir yerdir. Demirtaş, Bediüzzaman Said Nursi ile özdeşleşmiş bir bölgeden, böyle bir konuşma ile Risale-i Nur talebeleri başta olmak üzere, birçok kesime mesaj vermek istemiştir.
-Demirtaş'ın amacı; geçmişte AK Parti’ye oy vermiş ancak 7 Haziran seçiminde “Çözüm Süreci”nin selameti ve çatışmasızlık ortamının devamı adına seçim barajını aşması için HDP’ye oy vermiş inançlı-dindar Kürtleri 1 Kasım’da bir kez daha HDP’ye oy vermeye ikna etmektir.
-Demirtaş, son günlerde sıkça dillendirilen “Kandil, Demirtaş üzerinden Öcalan’ı tasfiye etmeye çalışıyor” iddialarını boşa çıkartmak adına, Öcalan’ın; 3 Haziran 2011 tarihli avukat görüşme notunda dile getirdiği “Medine Sözleşmesi” modeline sahip çıkarak, PKK tabanına Öcalan’a bağlı olduğu mesajını vermeye çalışmıştır.
Din ve dine ait kutsal değerler, siyasete malzeme edilmemelidir, dini değerleri kendi siyasi çıkarlarına alet ederek halktan oy talep etmek yanlıştır.
“Medine Sözleşmesi”, siyasete ve seçimlere malzeme edilecek kadar sıradan bir metin değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder