Gökyüzünü toz
bulutlarının kapladığı,
Can'lar üstünde
betondan mezarların olduğu,
Ölümün kol gezip,
Kefenlerin bile
siyaha büründüğü bir geceden,
Kederli bir güne
uyanmak!
Ahh edip ağlasam
da!..
Bu kez yara çok
derin.
Kalbimin
bedestanında acı,
Hüzün ve
gözyaşıdan kurulu bir pazar.
Çatlattı yine
ruhumun savaklarını,
"Kimse yok
mu" diyen, o haykırışlar!?.
Kahramanmaraş ağır
yaralı.
Hatay can
çekişiyor, Gaziantep şokta.
Osmaniye son
nefeste, Malatya çığlık çığlığa.
Adana hüzünlü,
Diyarbakır yasta.
Kilis bahtsız, Elazığ
ve Şanlıurfa darda.
Adıyaman “ölüm” uykusunda.
Hatıralar öksüz,
aynalar kırık,
Pencereler un
ufak.
Yıkıntılar altında
“insan” ve insanlık.
Anlatamıyorum
ruhuma!
Sözün bittiği
yerde, nasılmış arafta kalmak?
İzi kalsa da kabuk
bağlar mı yara?
Dile gelir mi
kalem?
Yazılır mı
sevgiliye özlem duyulan şiirler;
Dağı dağa
kavuşturan öyküler?
Söylenir mi bir
daha Anadolu kokan türküler?
Yürek yangın yeri,
yara derin; evet.
Ülkemin üstünde uçmalı
yine turnalar.
Yeniden açmalı
rengârenk çiçekler,
Gelmeli o güzel
günler,
Merhem olmalı toprağı
dirilten ilkbahar.
Memdoğlu...